Birkaç yıl öncesine değin birbirine nefret ve düşmanlık yapan PKK ve bağlı yapılar ile AKP ve MHP arasındaki ilişkiler büyük bir hızla renk değiştiriyor. PKK’nin silah bırakması veya Türkiye’nin adlandırması ile “Terörsüz Türkiye” denilen süreç ile her iki tarafta kendi ezberlerini bozan ve birbirlerine kompliman yapan açıklamalar yapıyorlar. Bahçeli’nin sık sık “kurucu önder” diyerek Öcalan’dan söz etmesi, Öcalan’ın Bahçeli ve Erdoğan’a saygı dolu ifadeleri gittikçe alt kademeler de yansıyor. Son olarak bugün Bahçeli’nin Demirtaş’a saygı ve selamlarını iletmesi de bunun işaretlerinden biri.
Bahçeli’nin Demirtaş’a bu kadar özel teşekkür etmesi aslında Demirtaş’ın 17 Haziran tarihli bir nevi devlete ve Erdoğan’a özeleştiri olan mektubunun devlet nezdinde kabul edildiği ve gönderdiği mesajın yerine ulaştığı anlamına da geliyor.
Karşılıklı saygı ve selamlar
Medyada yer alan haberlere göre MHP Lideri Devlet Bahçeli, PKK’nin silah bırakma töreninin ardından Demirtaş’ın Edirne’deki avukatını aradı. Bahçeli Demirtaş’a, “Bu sonucun ortaya çıkmasında katkıları çok değerli ve etkili oldu, bu vesileyle teşekkürlerimi iletirseniz sevinirim” mesajını gönderdi. Demirtaş’ın avukatı da mesajı Edirne Cezaevi’ndeki Demirtaş’a iletti.
Demirtaş da kendi el yazısıyla Bahçeli’ye bir mesaj yazarak katkılarından dolayı teşekkürlerini, selam ve saygılarını iletti.
Basit bir saygı-teşekkür ilişkisi gibi görülse de aslında mesele bundan büyüktür
Demirtaş’ın 17 Haziran tarihli özeleştiri mektubu
Demirtaş’ın 17 Haziran günü Hamaset değil Cesaret zamanı başlıklı açıklaması kamuoyunda çok tepki çekmişti. Demirtaş o açıklamada “Soyadımız Türkiye” gibi ifade kullanmış ve “Madem soyadımız Türkiye’dir; o halde herkesi soyadımız etrafında birleşmeye ve sorumluluk almaya davet ediyorum.” Demişti.
Demirtaş’ın bu mektubunun içeriği bir nevi “Türk devletine ve hatta Abdullah Öcalan’a verilen bir özeleştiriydi”. Demirtaş 2012 sonrası -bazı güçlerinde yüreklendirmesi ile- kendini bir çizgi olarak ortaya koymuştu. Denebilir ki Demirtaş’ın belli bir siyasi amaçtan çok güç toplamak amaçlı bir herkese hitap eden bir çizgi benimsedi. Karizmatik yapısı ve iyi hitabı ile de bu çizgi halkta karşılık buldu. Özellikle de Öcalan’ın tek adamlığına karşı birçok çevre Demirtaş’ın bu çizgisini destekledi. Demirtaş bir yıldız gibi parlıyordu.
Demirtaş’ın bu parlaklığı birçok çevreyi rahatsız etti. “Seni Başkan yaptırmayacağız” diyerek en çok Erdoğana’ı rahatsız etmiş görünse de asılında daha çok rahatsız olanlar vardı. Kandil ve imralı.
Öcalan Demirtaş’ı açık biçimde tehdit etti. Hatta onu HDP’nin Eşbaşkanlığından almak istedi. Sonuç olarak İmralı-Kandil-Erdoğan üçlüsünün tepkisini çeken Demirtaş tutuklandı.
Bu üçlünün onayı ile 4 Kasın 2016 tarihinde tutuklandı ve 9 yıldır tutuklu ve PKK siyasi çevreleri de bu tutuklanmadan oldukça memnun.
Cezaevi Demirtaş’a pek yaramadı. Türk sol çevrelerine şirin görünmek istedi, olmadı. PKK’ye şirin görünmek istedi olmadı. Öcalan’a şirin görünmek istedi o da olmadı.
Gelişen yeni süreç ile beraber Demirtaş artık kendi özgürlüğü için bir şeyler yapmak istedi ve aslında 17 Haziran’da ki o özeleştiri mektubunu yazdı.
Demirtaş, Erdoğan-Bahçeli-Öcalan projesinin bir parçası olmaya hazır olduğunu beyan eden bir açıklamaydı. Demirtaş mektubunda tam olarak şu ifadeyi kullanmıştı: ““Bizler Türkiye toplumu olarak bu dönemde bir ve beraber olacağız; olası risklere, saldırılara, provokasyonlara karşı gerektiğinde Edirne’den Hakkari ve kadar 86 milyonluk bir halk ordusuna dönüşeceğiz; ortak vatanımızı canımız pahasına savunacağız”.
Yani ‘Demirtaş Misaki Milli siyasetinin bir parçası olmayı kabul etti. Ayrıca Erdoğan’a da özeleştiri verdi. Ve mektupta “seni başkan yaptırmayacağız” dediği Erdoğan’a “sayın Cumhurbaşkanı” diyerek geri adım attı.
İşte Demirtaş’ın bu mektubu bugün Devlet Bahçeli’nin ona gönderdiği bu mesaj ile kabul edilmiş oldu.
Bu ne anlama geliyor. Önümüzdeki aylarda Demirtaş’ın hapisten bırakılmasının önü açılmıştır.
