Şeyh Said’i sahiplenmenin yolu Kemalizmi ve Apoizmi redetmekten geçer”

Şeyh Said'i sahiplenmenin yolu Kemalizmi ve Apoizmi redetmekten geçer"

Bugün Şeyh Said ve arkadaşlarının Türkiye devleti tarafından idam edilişlerinin 100. Yıl dönümü anıları ve mücadeleleri önünde saygı ile eğiliyoruz. Onların anısı Kürt Milletinin özgürlük ve kendini yönetme arayışında her zaman sırtını yasladığı ve dersler çıkardığı bir önemli dönüm noktası oldu.

Ve bugün 100. Yıl dönümünde Şeyh Said ve arkadaşlarının mücadelesine ve bize bıraktığı anıya hakiki ve bilinçli bir sahip çıkışa ihtiyacımız var. Sözde değil özde, görüntüyü kurtarmak için değil tarihi bilinçle bu mücadeleyi yeniden anlamlandırmak ve Kürt tarihinde hak ettiği biçimde hakkını teslim etmek hepimiz için önemlidir.

Şeyh Said başkaldırısı ve başkaldırının asıl örgütleyeni olan Azadi Hareketi’nin tarihi misyonu Kürtler açısından hayati önemdedir.  Lozan’dan tam 1,5 yıl sonra başlayan Şeyh Said isyanı Kürtlerin yok sayıldığı ve kendini yönetme hakkı verilmeyen anti-Kürt sistemine karşı yapılan en kapsamlı ulusal bir başkaldırıydı.  İçindeki taktik yetersizlikler vb teknik konulardaki eleştiriler bu isyanın Kürtler açısından taşıdığı milli bilinç, sosyal psikoloji ve direniş kültü açısından değerini azaltmaz.

Fakat bugün Şeyh Said’in başkaldırısının anlamı ve tarihteki yeri çok yönlü bir saldırı altındadır. Bir yandan sömürgeci Türk devlet tarihinin Şeyh Said ve mücadelesini gerici, dinci, laiklik karşıtı ve İngiliz kışkırtması bir isyan(!) olarak göstermesi vardır. Kemalistler bu tarih yorumunun başını çekmekte ve tarihi bir söylem geliştirmektedir.

Öte yandan ise Öcalan’ın ve örgütünün Şeyh Said ve mücadelesi üzerinde iki  yönlü bir özel savaş siyaseti yürütmektedir.

Öcalan ve partisinin Şeyh Said ve başkaldırısı üzerindeki saldırısında birinci yöntem Kemalistlerin Şeyh Said yorumuna dayanan hatta onu güçlendiren bir yöntemdir ve bu yöntemde Şeyh Said adı İngilizlerle anılmakta, başkaldırı kötülenmekte ve Kemalizmin Şeyh Said yorumunun Kürt maskeli yorumu geliştirilmektedir.

Öcalan’ın  bu yorumu  Şeyh Said’e, arkadaşlarına ve Kürdistan tarihine karşı bir ihanettir.  Fakat yapılan bu ihaneti gizlemek için bu kez ikinci yöntemi devreye koymuşlar ve Şeyh Said’e  sahip çıkıyormuş gibi yaparak bir truva atı gibi mücadelenin asıl ilke ve mücadele esaslarının içini yok etmeye çalışıyorlar. Bu biçimde halktan gelen tepkileri de engellemeye çalışıyorlar.

Örneğin dün Brüksel’de bir  konferans düzenlendi. “100. yılında Şeyh Said isyanı, Azadî Hareketi, Şeyh Said ve arkadaşları, hafıza ve kolektif itiraz”  adlı Konferansı PKK’ye bağlı Kürdistan Ulusal Kongresi (KNK), Kürdistan İslam Toplululuğu (CÎK), Almanya ve Belçika Kürt Enstitüleri tarafından organize edildi. Ayrıca Öcalan’da Konferansa bir mesaj gönderdiği iddia edildi. Mesajda Abdullah Öcalan “Şeyh Said’in çizgisi demokratik ulus paradigmasıyla anlamına kavuşacaktır” demiş.

Bu konferans sadece Öcalan’ın teslimiyet ve ihanetini maskelemek için yapılmış bir tiyatrodur. Öcalan’ın ne Şeyh Said’e ne de Kürdistan tarihindeki tek bir mücadele insanına karşı bir saygısı yoktur. Öcalan’ın Kürdistan tarihi yorumundaki tüm figürler ya zavallı, bilinçsiz, kullanılmıştır veya ajan ve haindir. Öcalan’ın tarih yorumuna göre Kürdistan tarihinde PKK’den başka anlamlı ve onurlu bir hareket yoktur, kendisinden başka bir önderde yoktur.  PKK daha 1990’lardan itibaren bu tarihi bakışı kendi edebiyatına yansıtmış ve tarihteki tüm Kürt hareketlerini ilkel milliyetçi hareketler olarak tanımlamıştır. Öcalan 1994’lerde Yalçın Küçük ile diyaloglarında da Şeyh Said’in “İngilizler tarafından yönlendirildiğini” de açık açık söylemiştir.

Fakat İmralı’ya gittikten sonra Öcalan Şeyh Said yorumunda daha pervasız davranmış ve Şeyh Said’e resmen saldırmıştır. Bakınız 13 Şubat 2002 tarihinde ne diyor: M. Kemal’in  Allah’ı Şeyh Sait’in Allah’ından daha güçlü, dine bakış açısı da Şeyh Sait’ten daha gelişkindir. Şeyh Sait 1925 yılına kadar neredeydi? Çıkarları zarara girince ortaya çıktı” oysa ki Şeyh Said ve Azadi hareketi Lozan Anlaşmasına karşı çıkmışlardı. Öcalan bu biçimde sanki Şeyh Said sadece kendi mal varlığını korumak için isyan çıkarmış gibi bir imaj çiziyor.

Aynı Öcalan 14 Haziran 2000 tarihli avukat görüşmesinde de  Şeyh Said’i anlamsızlaştırmak için şunu söylemiştir: “Cumhuriyetle birlikte Kürtlerin bütün özgürlükleri tanınacaktı. Atatürk, stratejik açıdan yaklaştı, doğrudur. Önemli oranda istiklal Savaşına Kürtler katılmışlardır. Hatta bizim aşiret de katılmıştır. İngiltere, Musul-Kerkük petrolleri vb. durumlar var. Şeyh Sait isyanı taviz koparma amacıyla Kürtleri ateşe atmıştır. Bu isyan Kürtler için büyük felaket oldu.”

Türklere göre Şeyh Said cahil, gerici ve dinci bir insandı. Konuşmayı bile bilmiyordu. Öcalan’da aynı şeyi söyler ve kendisi ile Şeyh Saidi kıyasladığı 23 Mayıs 2001 tarihli avukat görüşmesinde şunu söyler: “Şeyh Sait asılmaya giderken, sürece ilişkin iki tane anlayışlı cümle söyleyemiyor. Benim farkımda burada.”

Yani Öcalan’a göre Şeyh Said asılmaya giderken bile bir şey söylemeyecek kadar cahildir. Ama kendisi öyle değil. Oysa ki Öcalan Türkiye’deki mahkemesinde “ Çatışmada öldürülen asker annelerinden özür diledi”. Şeyh Said teslim olmadı ama Öcalan teslim oldu.  Öcalan ağazı laf yapa bilir ama o “benim annem Türk” diyerek kendini ipten kurtarmak istedi. Şeyh Said ““Dünya yaşantımın sonu geldi. Kendimi milletimin yolunda feda ettiğime hiçbir şekilde pişman değilim. İlerde torunlarımızın bizden dolayı düşman ününde utanç duymamaları bizim için yeterlidir.” Demişti.

Hayatlarına ve ölüme karşı tutumlarına bakınca şunu net söyleye biliriz Öcalan asla Şeyh Said’in yolundan gidecek cesarete sahip olmamıştır. Öcalan Şeyh Said ile tümden zıt bir yöndedir.  Hata ona düşmandır.

Çok basit bir çıkarsama yapalım. Şeyh Said Kürt isyanlarına öncülük yapmayı kabul eden kişidir. Mustafa Kemal Şeyh Sait’i astıran ve katliamları yaptıran kişidir. Öcalan ise Mustafa Kemal’i devrimci ve ilerici gören kişidir. Şimdi Öcalan Şeyh Said’e mi daha yakındır yoksa M. Kemal’e mi? Elbette ki Öcalan Kemalist’tir.   Bir insan hem Kemalist olup hem Şeyh Said’i seve bilir mi? Hayır….

Peki o zaman bir insan hem Öcalan’ı ve dünya görüşünü sevip Şeyh Said’i sevebilir mi hayır.

Tarihteki Kürt liderler Qazi Muhammed, Şeyh Said, Şeyh Abdulselam Barzani, Nuri Dersim’i, Nurettin Zaza, Cibranlı Xalid Bey  ve ismini buraya yazamadığım onlarca isim aynı cephededir. Yolları Kürdistan yoludur.  Öcalan ise Mustafa Kemal, Mahir Çayan, Deniz Gezmiş gibi sol söylemleri olan Türklerle aynı cephededir. Yolları Türkiye yoludur. Bu iki cephe arasında bir kan uyuşmazlığı vardır.

Yani değerli Kürtler siz hem Öcalancı hem Şeyh Saidçi olamazsınız. Sen hem Öcalancı hem Kürdistani olamazsınız.

Diğer Haberler