Kürdistan’ın bölgesinin gündemini kimler saptırıyor, Hibrid savaş nedir?

Kürdistan’ın bölgesinin gündemini kimler saptırıyor, Hibrid savaş nedir?

Ortadoğu, hızlı ve köklü bir değişim süreci yaşıyor.  Rejimlerin çöktüğü, sınırların değiştiği yeni bir sistemin ayak sesleri duyuluyor. Ve Kürtler bu sürecin en önemli aktörlerinden biri ve Ortadoğu’nun kaderini belirleyebilecek ve kendi kaderini değiştire bilecek bir pozisyonda duruyor.

Elbette tarihin insana “yürü ya kulum” dediği değişimlere izin verdiği süreçler her zaman ne toplumların ne hareketlerin ne de kişilerin karşılaşacağı bir durum değil. Bu nedenle de bazı çevreler Kürtlerin bu kez de değişimden istifade etmemesi için  iç içi politikalar yürütüyor, eteklerindeki tüm taşları döküyorlar. Ayrıca Kürtlerin gündemi üzerinde Ayrıca Kürtlerin operasyon yürütüyor.  Özellikle de Kürtlerin resmi statütü kazanmış ve emsal teşkin eden Kürdistan Bölgesi bu nedenle tüm parçalardan daha çok kuşatılmak ve boğulmak isteniyor. Bu gün Kürdistan Bölgesi’nin maaş vb sorunları tartışmasının altında da temelde bu anti-Kürt cephesinin yönlendirmesi var.

Aslında biz 2009 yılından bu yana Kürdistan Bölgesi’ne karşı  yapılan hamlelerin tümünün bir hibrid bir savaş olduğu belirlemesini yapa biliriz÷

Irak’ın Kürdistan Bölgesi’ne karşı politikası bir Hibrid savaş yöntemidir

Hibrid savaş kavramını ilk kez 2007’de Frank Hofman  kullandı. Hibrid savaş konvansiyonel ve asimetrik çatışma yöntemlerinin iç içe geçtiği veya bir arada kullanıldığı yeni nesil savaş türüdür.

Biraz yakından incelersek Hibrid savaş yöntemlerinin tümünün Kürdistan Bölgesi üzerine uygulandığını görebiliriz.

Hibrid savaş Hibrit savaşı geleneksel savaştan ayrılan en önemli özellik savaş ilan edilmeden ve mümkün olduğunca fark ettirilmeden karşı tarafı sıkıştırmaktır. Bu tür savaşlarda saldırı altında ki taraf kendisine saldırı yapıldığını bile ispat edemeye bilir. Hibrit savaşı yürüten güçler özel kuvvetleri, düzensiz güçleri yani milisleri, ekonomik savaş unsurları, siber saldırı unsurları, diplomasiyi kullanır. En önemlisi de saldırılan ülkedeki kaos ortamını destekleyen ve teşvik eden yerel güçler aktifleştirilir.

Tüm bu özelliklere bir bakın hepsi Kürdistan Bölgesine karşı kullanılıyor. Irak merkezi yapısı 2009 yılından bu yana Kürtlere karşı çok yönlü Hibrid bir savaş yürütüyor.

Fakat öyle bir savaş yürütülüyor ki kanunlar, mahkemeler, bakanlıklar vb resmi yapılar ardında saldırılarını hukukun ve sistemin sağlanması olarak gösteriyorlar.

 Kürdistan 2009 yılından beri kesintisiz savaş halinde

2009 yılından bu yana maaş meselesini canlı tutuyorlar, bilinçli biçimde halkı aç bırakarak  ekonomik savaş yürütüyor ve bu anayasaya dayanarak yapılıyor.  Yani 16 yıldır Kürtlere karşı ekonomik bir savaş var.

Irak, Kürtlerin ana sütü helal yer üstü ve yer altı zenginliklerine, şehirlerine ve köylerine el koymak istiyor. Irak Kürdistan’ı yavaş yavaş işgal ediyor.   Kerkük ve Şengal’i Kürtlerden kopardı ama adına devlet sisteminin tahsis edilmesi diyor.

Bağdat’ta KDP büroları ve Kürdistan bayrağını kendi milisleri ile yaktırdı, Kürtlere psikolojik savaş uyguladı ama sivil halkın tepkisi diyerek olayın arkasında kendisi olduğunu gizliyor.

Kürt cahşları, işbirlikçilerine para verip siteler kuruyor, öğretmen eylemleri diye protestolar düzenletiyor ama bunları Kürt muhalifler diye lanse ediyor.

Kürdistan bölgesinin ekonomisine saldırmak için Hewler ve Duhok’ta çarşılar bile yakıldı. Ki halk illallah etsin. Ve bunu da yapan iki Kürt hareketi YNK ve PKK idi.

Göç ve Göçmen Bakanı ile Ekonomi Bakanı iki kadar ellerinde kalkan olan iki savaşçı gibi Kürtlere ve geleceklerine saldırıyor.   Adları devlet yetkilisi oluyor.

Yani Irak Kürtlere karşı örtülü bir hibrid savaş yürütüyor. Ve öyle bir biçimde yürütüyor ki kalkıp Kürtlere karşı bir savaş diyemeyeceğiniz kadar örtülü yürütüyor.

Tabi ayrıca bir de silahlı bir savaş var. 2014 yılından bu yana Kürdistan Bölgesi bir silahlı saldırı ile istikrarsızlaştırılmaya çalışılıyor.

Önce DAİŞ saldırdı, daha sonra Haşdi Şabi milisleri dronlarla saldırdı, PKK bu projenin bir parçası olarak saldırdı, İran devleti saldırdı. Türk devleti PKK’yi bitiriyorum diye saldırdı.

Kürdistan’ın baş kenti Hewler’in tek bir yılı saldırısız geçmemiştir. Şehir merkezine değilse, ilçesine, ilçesi değilse köyüne saldırı yapılmıştır.

Şimdi de Irak devletinin bir türlü bulamadığı ama aslında herkesin bildiği “Petrol sahalarına dron saldırıları” yapılıyor. Yani son 11 yıldır Kürdistan’da silah hiç susmadı, hep saldırı oldu.

Ve şimdi bu kadar savaş varken bu savaşa Kürdistan Bölgesi ve Irak arasındaki siyasi anlaşmazlık veya Bağdat veya Hewler arasındaki sorunlar var deniyor. Oysa ki Kürdistan halkı ve aydınları Bağdat’ın uygulamalarına Irak’ın Kürdistan Bölgesi’ne karşı savaşı demelidirler.

Evet maaş meselesi herkesin yaşamını etkiliyor fakat mesele maaşlarından çok büyüktür.  Bazı sözde muhalif Irakçıların gelirlerin Irak’a verilmesi için yaptığı çağrı ise Kürtlere teslimiyeti hoş gösterme çağrısıdır. Kürdistan yönetimi Bağdat’ı kat be kat aşan bir adalete ve ileri yapıya sahiptir. Kürtler niye kendisinden daha geride bir yapıya teslim olsun.

Kürtler teslim olsa bile Bağdat gelip tek tek evlerimizi ve mülklerimizi isteyecek kadar pervasızdır.  Yarın öbür gün Duhok’a, Hewler’e Arap müdür bile atamak isterler.

Irak pamuk ipliği ile birbirine bağlı yapıların yer aldığı, geleceği belli olmayan, gerici bir sistemdir. Kürtler geleceği belli olmayan bu sisteme neden teslim olsun. Neden kendi ana sütü gibi helal haklarımızı ve gelirimizi Irak’ın karanlık yapısına teslim edelim. Kürtler biraz daha dişini sıkmak ve Ortadoğu’daki değişime odaklanmak zorundadır. Ancak bu biçimde bize dayatılan karanlığı ve bu bu hibrit savaşı yene biliriz.

Diğer Haberler