Kürdistan Bağımsız olmasın demek Kürtlere ihanettir…

Kürdistan Bağımsız olmasın demek Kürtlere ihanettir…

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 80’inci oturumu hala devam ediyor.  9 Eylül günü başlamıştı ve 22-30 Eylül tarihli oturumlarına ise devlet başkanları katılacak.  Bu yılkı BM toplantısına başta Gazze olmak üzere Filistin meselesi damgayı vurdu. Ve oturumlar devam ederken birçok devlet Filistin’i bağımsız bir devlet olarak kabul ettiklerini açıkladı…

Tam da aynı günlerde Kürdistan Bağımsızlık Referandumunun 8. Yıl dönümüydü. Kürtler 25 Ekim 2017’de, Başkan Barzani öncülüğünde Bağımsız olmak istediklerini bir referandumla duyurmuştu.   Fakat BM Kürtlerin bu sesini duymadı. Oysa ki bu referandum Kürtlerin yüz yıllık yok sayılmış lığa , Lozan’da topraklarının bölünmez olmasına karşı verilen bir cevaptı.

Hakkını yememek lazım ama Kürt toplumunun önemli bir kesimi referanduma sahip çıktı. Hatta mensup olduğu partinin, siyasi hareketin korkusundan dolayı sesini çıkaramayanlar ama içten içe “Mesut Barzani’nin düzene bu biçimde kafa tutmasına hayranlık duyanlar” vardı.

Referandum sonuçlarına göre Kürtlerin %92.7’si “Kürdistan’ın bağımsızlığına” “Evet” dedi.

Kürtler normal bir millet olsaydı 25 Eylül tarihinde her yerde kutlamalar yapar ve Referandum’ın sonucunu her yerde paylaşırdı. Hatta dört parça Kürdistan bir olur bu günlerde yapılan ve Kürtlerin hiçbir temsilcisinin olmadığı  ve “Filistin meselesinin” en önemli gündem olduğu BM’ye giderek “işte biz Kürt milletinin talebi bu, bizi de tanıyın, hani bizim temsilcimiz nerede” derdi. Fakat olmadı. Bırakın olmamasını Kürtlerin bir siyaset merkezi tıpkı 2017 yılında olduğu gibi Kürdistan Bağımsızlık referandumuna saldırıyor.

Aslında Kürdistan Bağımsızlık referandumu bu toplumda herkesin kalitesini ortaya koyan bir turnusol kağıdı gibiydi.  Hatta şimdi de böyledir Referandumu ele alışına bakın insanları kategorize ede bilirsiniz.  Özellikle de Güney Kürdistan’daki siyaseti referandum süzgecinden geçire bilirsiniz.
Örneğin, son günlerde YNK medyası referandumun Kürtlere ne kadar zarar verdiği yönünde birçok rapor yayınlıyor. Oysa ki YNK Resmi olarak Kürdistan Bağımsızlık Referandum ’unu destekliyordu. Ayrıca eğer Kürtler referandumda toprak kaybettiyse nedeni YNK’nin ihaneti olmuştur. YNK’nin o dönemki liderleri Bafel Talabani ve Lahor Cengi Talabani ortak biçimde Kerkük’ü sattılar. Hatta o satıştan gelen rantı paylaşamadıkları için birbirlerine saldırdılar.

Fakat mesele bu da değil.  Referandum meselesi ile Kürtlerin tartışması gereken bir şey var: Referandum’a karşı çıkan ve Kürtler devlet olmasın diyen Kürtleri ve hatta dost gibi görünen kişileri ortaya koyup herkes gerçek puanı verilmeli.

En tehlikeli olanlar ise, Kürtlere “devletsizlik özgürlüktür, devlet olmak köleliktir” mesajını aşılayan ve sözde Kürtler adına ortaya çıkmış ideoloji ve hareketlerdir.  Bunun da başını Abdullah Öcalan ve hareketi PKK (-ki kendini feshetse de ruhu hala başka hareketlerin içinde yaşıyor) çekiyor.

Öcalan 1999 yılından bu yana Kürtleri devlet olmanın ne kadar kötü olduğuna ikna etmeye çalışıyor. Eğer biri çıkıp siyasi koşulları ileri sürerek dese ki “koşular uygun değil, şu anda devlet olamayız, bu ileri bir aşamaya kalmalı” hatta dese ki “her parça şu anda devlet olamaz, bir iki parça devlet olsun, Kürtlerin varlığı garantide olsun, diğer parçalar zamanla durumu netleşir” bunlar stratejik konulardır ve bunu tartışırsınız. Ama Öcalan’ın yaptığı bu değildir. Öcalan direk olarak “devlet modası geçmiş bir oluşumdur, devlet büyük bir kötülüktür, devletsizlik özgürlüktür” diyor. Bunun için neolotikten, gezegenlerden, mitolojiden kanıtlar getiriyor. Ama bu günümüz dünyasında ki devletsiz toplumların başına gelenleri anlatmıyor.

Tarihte her milletin devlet olarak var olduğu gerçeğini gizliyor. Öcalan aslında “Kürtler millet değil, topluluktur” diyen sömürgeci ideolojileri yumuşatarak Kürtlere yeniden sunuyor.

Bunun içinde Abdullah Öcalan’ın düşünceleri dört parça Kürdistan’da bilinçli biçimde sömürgeci güçler tarafından yayılıyor.

 Mesela İran devleti Rojhelat ve İran’da Öcalan’ın tüm savunma ve kitaplarının Farsça dağıtılmasına izin veriyor. Hatta devletle çalıştığı bilinen bazı üniversite hocaları vb bu kitapları okullarda öğrencilerine dağıtıyor. Irak devleti Bağdat’ta Öcalan’ın düşüncesinin yaygınlaşması için avukatlar birliği, akademisyenler birliği gibi birçok birlik kurulmasına izin veriyor. Süleymaniye’de Öcalan’ın fikirlerinin yaygınlaşması da Kürtlerin devletleşmesi ve güçlü millet olmasından korkan Irak ve İran devletinin bir projesidir.

Kürtlerin devlet olmasına en karşı çıkan güçlerden olan İngiltere’nin de Kürtlerin bağımsız devlet olma koşullarının oluştuğu tarihten bu yana Öcalan’ı bilinçli öne çıkardığını biliyoruz. Tam referandum döneminde İngiltere “Öcalan’a özgürlük” eylemlerine izin verdi, İngiliz sendikaları Öcalan için eylemler yaptı, birlik kurdu.

Türkiye de 1999 tarihinden bu yana Öcalan’ı Kürtlerin devlet olmasına karşı çıksın diye yaşatıyor, allayıp, pullayıp devlet olarak sunuyor.

Yani Öcalan 25 yıldır Kürtlerin devlet olmasını engellemek karşılığında yaşıyor ve parlatılıyor.  Öcalan “Önder” olarak anılmak için Kürtlerin geleceğini satıyor.

Şu anda Kürtlere Öcalan’ın fikirlerinin ileri olduğunu ve Kürtlerin peşinden gitmesi gerektiğini öğütleyen herkesin de bu Kürtleri devletsiz bırakma projesinin bir dişlisi olduğunu söylemek yanlış değildir.

Birde Kürtlerin dostu gibi görünenlerin saldırıları var elbette.

Mesala,  Referandum yapıldığı zaman Türk solu  Türk sağından daha fazla referanduma saldırdı. Türk aydınları da referandumu küçümsemedi. Şimdi hayatını kaybetmiş olan Celal Başlangıç o dönem Süleymaniye’ye gidip neden “Kürtler devlet olamazı” sözde dost maskesi ile izah etmenin argümanlarını topluyordu. Başlangıç “elektrik jeneratörle veriliyor” bunlar devlet olamaz diyordu. Yine böyle PKK ile kol kola olan bazı sol kişiliklerde “yumurtayı dışardan satın alıyorlar, devlet olamazlar” diyerek Kürtleri küçümsüyor. PKK taraftarları da bu söyleme sarılıyordu. Şimdi ise Filistin devlet oluyor. Hem de Gazze’de bırakın jeneratörü içme suyu yokken açlıktan insanlar ölürken bile devlet oluyor. O solcular çıkıp buna itiraz ediyor mu? Hayır…

Kısacası referandum ve Kürtlerin devlet olma meselesi gerçek bir turnosol kağıdıdır. Herkesin ayarını ve kalitesini Kürtler hakkındaki gerçek düşünceleri netleştirir.

İç ve dış düşmanlara rağmen “Kürdistan bağımsızlığına inanan, bu uğurda can verenlere, emek verenlere, hala bu düşünceyi savunanlara selam olsun. Kürtlere hala devletsizlik dayatan iç ve dış yapılara da lanet olsun”

Diğer Haberler