Türkiye ve PKK Kürdistan Bölgesi topraklarından çekilecek mi?

27 Şubat 2025 tarihinde Abdullah Öcalan’ın PKK’yi feshetmesi ve silahlı mücadeleyi bitirmesi ile başlayan süreç TSK ve PKK arasındaki çatışmaları durdurdu.
Şimdi ise gerillanın dağdan inişi ve silah bırakma biçimi tartışılıyor.
Gerillanın dağdan inmesi ve silah bırakması ise aslında Kuzey Kürdistan’dan daha çok Güney Kürdistan’ı ilgilendiriyor.
Çünkü Kuzey Kürdistan dağlarında silah bırakacak gerilla yoktur ve halk tüm köylere zaten gidebilmektedir. Oysa Kürdistan Bölgesi açısından durum hiç te öyle değildir. PKK ve TSK 1990’lardan itibaren savaşı adım adım Sindilerin, Berwarilerin, Amedilerin Niheli, Nirvehi, Rekanilerin, Barzanilerin, Herkilerin, Bradostların topraklarına taşıdılar.
Şimdi ise Kürdistan Bölgesi vatandaşları Xantura, Perax’a, Pirbela’ya, Metin Dağına, Berwari Bala’ya, Nirweh u Rekan’a, Kure Jaro ve Şive’ye, Sinya ve Sida’ya, Lolan’a geri dönmeyi bekliyor. Kürdistan Bölgesi hükümeti de halkın beklentisini karşılamak için alt yapı hazırlıklarına başlıyor.
PKK kendini feshetmiş Türkiye’ye karşı silahlı savaşı durdurmuştur. Cemil Bayık’ın söylemine göre de “süreç başarısızda olsa artık silaha geri dönülmeyecektir”. O zaman hem TSK hem de PKK’de alandan çekilmeli ve halk atalarının toprağına geri dönmelidir. Olması gereken budur.
Fakat işler öyle gitmiyor:
PKK’nin kendini feshettiği 7 Mayıs tarihinden bu yana ne Türk devleti ne de PKK Kürdistan Bölgesi halkının işgal ettikleri topraklarından tek santim geri çekilmiş değil. Hatta tam tersine Türk devleti tuttuğu zirvelerde ki kalıcı üslerini güçlendiriyor. orman kesiyor, gerçek bir işgal planını devreye koymuş durumdadır. PKK sık sık Türk devleti kalekol yapıyor diye haber yapsa da kendisi de aynı durumdadır. PKK’de tünellerini yeniliyor ve hatta alanlarını genişletip yeni kontrol noktaları kuruyor. Halkı tehdit ediyor. Yani iki tarafta bir biri ile çatışmıyor fakat Kürdistan Bölgesi’nin ve halkı toprağından çıkacak gibi de görünmüyor.
Türk devletinin niyeti bellidir. Kürdistan’ın en stratejik bölgelerini elinde tutmayı istiyor. Zaten PKK ile koordineli biçimde buralara yerleşmiştir.
Asıl incelenmesi gereken PKK’nin tutumudur. PKK’de çatışmaların durmasını fırsat bilerek Kürdistan Bölgesi’nin dağlarını ve halkın geri dönmesi gereken alanları kendi mülki gibi kullanmak istiyor. Bu durum ise PKK’nin lokal bir uygulaması değildir. Bu durum İmralı’da devletle görüşen Abdullah Öcalan’ın siyasetidir.
Öcalan 30 Mayıs tarihli görüşmesi ve sonrasında Kürdistan Bölgesi topraklarından çıkmayacaklarının işaretini, hatta talimatını verdi. Sadece 3 örnek vererek bu durumu izah edebiliriz.
- Öcalan Kandil halkı için şunları söyledi, “Kandil’deki 200 köye selamlarımı iletin. Ne demek terk etmek. Asla terk etmeyeceğiz sizi. Onların Anayasal hakları olacak”.
Öcalan’ın mesajı dikkat çekicidir. Kandil halkının zaten anayasal hakkı var, hepsi Kürdistan Bölgesi vatandaşıdır, birçoğu maaşlıdır, topraklarının tapusu var, pasaportu var. Anayasal hak ne demektir. Öcalan, onlara dayanarak orada bir ayrı bölge mi inşa etmek istiyor?
Demek ki PKK Kandil’den çıkmayı düşünmüyor. Türkiye sınırından kuş uçuşu 100 km uzaktaki Kandil’den çıkmak isteyen PKK, Gare’den, Metina’dan çıkar mı?
- Mahmur Halkına mesaj: Abdullah Öcalan 9 Ağustos 2025 tarihinde Mahmur halkına bir mektup gönderdi üstü kapalı biçimde “Mahmur Kampında kalmaya devam edin” dedi. Yani Öcalan, Mahmur Kampı’nın da dağıtılmasını istemiyor.
- Öcalan aynı biçimde PKK’nin Şengal’deki mevzilerini de korumasını istedi. 30 Mayıs tarihli görüşme notunda, “Şengal için Türk devleti ile görüşüyorum” dedi. Ayrıca üst üste Şengal halkına mektup gönderip “sizi yalnız bırakmayacağız” diyor. Şengal için Kürdistan Bölgesi hükümeti ile görüşmeyen PKK neden Türk devleti ile görüşüyor? Demek ki Şengal’de koordineli kalmak istiyor.
Tüm alametler bize PKK ve Türk devletinin Kürdistan Bölgesi toprakları için farklı bir ajandaları olduğunu gösteriyor. Öcalan 1999 yılında İmralı’da Türk generali Hasan Atilla Uğur’a “Bize gizli destek verin Erbil’i alalım” demişti. Şimdi de “barış süreci” adı altında yeni bir Erbil planı kotarılıyor gibi görünüyor. Abdullah Öcalan Erbil planı için “bizi gizli destekleyin” demişti. Şimdi gizli kapılar arkasında Türk devleti ile neler görüşüldüğü meselesi oldukça karanlıktır. Öcalan bir yandan Rojava’da bir yandan Güney’de Türk devletinin elini güçlendiriyor.
PKK ve Öcalan bazı adımlar atmadan Kürtlere karşı samimiyetleri asla ölçülemez ve Öcalan-Türk devleti arasındaki ilişkilerin hep karanlık bir arka planı oluğundan kuşku duyacağız. Bu üç adım ise şudur.
1- Öcalan çıkıp Erbil planı için özür dilemeli ve bu planı feshettiğini açıklamalıdır
2- Medya Savunma Alanlarını feshetmelidir,
3- Gare ve Şengal olmak üzere stratejik mevzilerini Peşmerge birliklerine teslim etmeli ve
ve gerillayı pasif mevzilenmede tutmalıdır.
Bu üç adım atılmadığı müddetçe de Öcalan’ın bu karanlık planları devrede olacaktır.