Katledilişinin 34. Yıl dönümünde Mehmet Şener’in mücadelesi; Abdullah Öcalan’ın teslimiyeti

Mehmet Şener 1 Kasım 1991 yılında Rojava’nın Qamişlo kentinde PKK ve Suriye istihbaratına bağlı bir gurup tarafından katledildi. Şener’in katledilmesinin yarattığı siyasi, askeri sonuçlar ve Kürdistan’ın yakın tarihine etkisi meselesi üzerinden 34 yıl geçmesine rağmen hala tam anlaşılamamıştır.
Şener’in katledilmesi PKK tarafından “bir hainin tasfiye edilmesi ve devrimin kurtarılması” olarak yansıtıldı. Özellikle de 1990’larda Kuzey Kürdistan’da bir Şenerci avı başlatıldı. Ve Şener adı tasfiyecilik hatta ajanlıkla özdeşleştirildi.
PKK dışındaki çevreler de Şener’in katledilmesini daha çok “rakiplerini acımasızca öldürmesi” olarak yorumladılar ve bu argüman üzerinden PKK’yi eleştirdiler. Oysa ki Mehmet Şener’in katledilmesi Kuzey Kürdistan’ın 35 yıllık yakın tarihinin yönünü değiştiren, kader belirleyici bir olaydı. Eğer Mehmet Şener PKK’nin 4. Kongresinde Abdullah Öcalan’a set çekebilse ve PKK içindeki yapıyı değiştire bilse Kuzey Kürdistan’ın kaderi çok faklı olacaktı. Çünkü Mehmet Şener’in Öcalan eleştirileri sadece Öcalan ile girişilen bir liderlik rekabeti değildi. Şener PKK’nin siyasi, askeri, diplomatik ve kadro sistemini bir bütün eleştiriyor ve köklü-demokratik bir değişim öngörüyordu.
Eğer Şener’in Abdullah Öcalan’a karşı başlattığı Kürdistani hamle başarılı olsaydı bu gün Abdullah Öcalan 41 yıllık savaş, 50 bin can kaybı ve yıkıma uğramış Kürdistan coğrafyası sonrası çıkıp “Aşırı milliyetçi savruluşunun zorunlu sonucu olan; ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümler, tarihsel toplum sosyolojisine cevap olamamaktadır” diyecek kadar arsız bir tutum gösteremezdi.
Mehmet Şener 1970’ler Kürdistan’ındaki en seçkin gençlerden biri olarak öne çıktı. Yetenekli, ajitatör, örgütleyici ve karizmatik bir insandı. 1980 Diyarbakır direnişlerinde yer aldı. Namı daha da büyüdü. 1989’da tahliye oldu ve Mahsum Korkmaz Akademisine geldi. O cezaevinden çıktığı zaman PKK her yerde ve her alanda büyük bir tıkanma yaşıyordu. Botan başta olmak üzere pek çok yerde halk ve gerilla karşı karşıya gelmiş, sivil insanlar PKK tarafından öldürülmüş ve Botan halkı koruculaşmıştı. Savaş tıkanmıştı.
Saddam rejimi ise büyük sarsıntı geçiriyor, Körfez savaşının ayak sesleri duyuluyordu. Kürtler için önemli koşullar vardı. Yani aslında Şener sadece PKK’nin değil Kürtlerin önemli bir dönüm noktasında siyaset alanına gerdi. Ve onun o dönemki tespitleri, PKK’ye eleştirileri ve siyasal programı Kürtler açısında oldukça önemli kazanımlara yol açabilirdi.
Mehmet Şener siyasi koşulları iyi okuyor ve görüyordu. Şener “Artık Reel sosyalizmin çöktüğünü ve Kürtlerin farklı bir mücadele vermesi gerektiğini” belirtiyordu. Şener PKK’nin klasik gerilla, savaş, çatışma çizgisinin kaybetmeye mahkum olduğunu açık açık söylüyordu. Şener’e göre verilen savaş hiçbir kazanım elde etmeyecek, tam tersine Kürtler büyük kaybedecekti. Bunun için de Şener içinde askeri mücadelede de olan fakat halkın çok yönlü örgütlendiği bir siyasal mücadeleyi gerekli görüyordu. Abdullah Öcalan, Şener’in “Kürdistan’da gerilla mücadelesine karşı olduğunu” ve bu nedenle de tasfiye edilmesi gerektiğini söylüyordu. Ve ne ilginçtir ki Öcalan, Şener’i öldürttükten tam 34 yıl sonra çıkıp Şener’in gerilla mücadelesi için söylediklerini söyledi. Yani “gerilla savaşı kazanmadı, siyasal mücadele gerekiyor” dedi. Yani eğer Şener’in çizgisi kazansa 50 bin insan ölmeyecekti.
Kuzey Kürdistan’da savaşın yarattığı büyük yıkım, boşa kurban olmuş kuşaklar, hayatını kaybetmiş 50 bin insandan sonra (biz Murat Karayılan’ın söylediği sayıyı söylüyoruz, aslında sayı daha fazladır) Öcalan çıkıp çizgisinin yanlış olduğunu söyledi. Mehmet Şener tarihi değiştire bilirdi derken bunu kastediyoruz.
Aslında şehadetinin 34. Yıl dönümünde Mehmet Şener’in çizgisinin ne kadar doğru olduğu görülüyor.
Ve bir diğer hususun da altını çizmek gerekir ki Şener Öcalan’ın Kürt meselesini sömürgecileri ve istihbarat örgütlerine kurban ettiği konusunda da önemli uyarılar yapmıştı. Örneğin 1991’de Güney Kürdistan’da halkı Saddam rejiminden kaçarken PKK’lilerin tutumunu o kadar güzel ortaya koymuştur ki, şöyle demiştir: “Güney Kürdistanlı halk kitleleri ayaklanarak, şehirleri birer birer ele geçirip, düşürürken, Saddam yönetimiyle taktik ilişki yürütüyoruz adı altında, Irak’ın gizli servisiyle aleni ilişkiler sürdürüldü. Ayaklanmaların başladığı anda, Irak Kürdistanı’nda 2000 civarında silahlı gerillamız vardı ve bölgede bizden başka silahlı güç yoktu. Buna rağmen, “bu ayaklanmalar bastırılacak, yönetimle aramızı bozmayalım, duruma müdahale etmeyelim” talimatlarıyla, Güney Kürdistanlı halk kitleleri öncüsüz ve savunmasız bırakıldı.” Şener daha sonra, “Apo’nun, 91’in başlarında, güneydeki kurtuluş olanaklarını nasıl tepelediği ve kaça sattığı tüm halkımız tarafından merak edildiği gibi, devrimciler, yurtseverler ve bütün parti kadroları ve savaşçılar tarafından da anlaşılmayan ve anlaşılmadığı içinde rahatsızlık duyulan bir konudur.” diye devam etmiştir.
Ve işin ilginci Şener ve hareketi daha o zaman Öcalan’ın gazeteciler ile yaptığı röportajlardan kuşlanmıştır. Onlar Öcalan’ın röporaj yaparken tüm PKK’lileri dışarı çıkardığını görmüş ve şunu söylemişlerdi “Mehmet Ali Birant çantasında Öcalan’a ne getirdi ve Öcalan dan ne aldı” yani Öcalan’ın Türk devleti ile ilişkileri, Suriye devleti ile ilişkileri vb karanlık ilişkilerini biliyordu. PKK’yi karşı devrim konumundan çıkarmak istedi.
Fakat olmadı. Çünkü hiç kimse Öcalan’ın yerine başkasının gelmesini istemiyordu. Türk devleti istemiyordu, çünkü Öcalan’a misyon biçmişti. Suriye istemiyordu çünkü Öcalan’a misyon biçmişti. Zaten bunun içindir ki Şener PKK ve Suriye İstihbaratı Muhaberat’ın ortak operasyonu ile öldürüldü. Yani Öcalan kendi başına başkan olmadı sömürgeciler onun PKK’ye tek lider tek başkan olmasını istediler.
Mehmet Şener PKK’nin 4. Kongresinde tüm Ortadoğu pratiği için soruşturma istemişti. Ve aslında kongrede bulunan herkes Cemil Bayık dahil ( tek katılmayan Öcalan’ın kardeşi Osman Öcalan’dı) bu öneriye katılmıştı. Yani bu öneri ile Öcalan soruşturmaya girecekti. Fakat maalesef ki Şener’in ve arkadaşlarının iradesi Öcalan ve sömürgecilerin ortak idaresini kıramadı. Karşılarındaki düşman büyüktü, dostları yoktu. Şener Öcalan ve sömürgecilerin ortak operasyonu ile katledildi. Ve eğer tarih öyle gelişmezse kongre Öcalan’ı soruşturmaya almayı başarsaydı Kürdistan’da ulusal birlik, demokratik siyaset vb. konularda Kürtler çok daha iyi durumda olacaktı.
Öcalan’ın bugün ki liderliği Kürtlerin Şener gibi seçkin evlatlarının kanını emerek olmuştur. Kendisi de zaten İmralı’da Hasan Atilla Uğur’a “Suriye istihbaratına söyledim, yerime başkasını getirmek istiyorlar, siz kontrol edemezsiniz, Şener’i öldürttüm” diyor. Ayrıca eğer bu gün bu kadar utanmaz biçimde teslimiyetini açıklaya biliyorsa yine nedeni bu halkın Şener gibi gerçek vatansever evlatlarını yok ettiği içindir.
Şener bir şair, bir yazar, bir siyasetçi ve mücadele insanıydı. Karizmatik ve etkileyici bir liderdi. Daha çok yazılması ve anlatılması gerekir. Ve maalesef ki Mehmet Şener’in değerinin bilinmemesinin acı daha çok çekilecek.
Şehadetinin 34. Yıl dönümünde anısı önünde saygı eğiliyoruz.




