11 Temmuz günü 30 kişilik PKK’li gurubun silahlarını yakması hala gündemin ana konularından biri. En çok konuşulan da silah yakan genç bir kadın gerillanın göz yaşlarını belki de çoğunu yüreğine akıttırdığı anın fotoğrafı oldu. PKK’yi seven sevmeyen her Kürt o genç kadının hüznünü hissetti. Belki o genç kadın bile aşırı ideolojik propaganda altında tam olarak neye hüzünlendiğini bile bilmiyordu. Belki sadece silahı böyle bırakmak ağır geliyordu, belki kaybettiği arkadaşlarını ve kaybettiği kendi yıllarının hüznünü yaşıyordu
Yani o genç kadın neye hüzünlenmiş bilmiyoruz. Muhtemelen o fotoğrafın bu kadar popülerleşmesinden sonra PKK’de hemen bunu bir kitle propagandasına çevirmek için kendisi ile bir röportaj yapıp “önder Apo’ya bağlılık ve kararlılık” yeminleri ettirecektir.
Onun ne hissettiğini, kendini nasıl izah edeceğini bilemeyiz ama biz hissettiğimiz şeyi iyi biliyoruz: 50 yıldır savaşların dişleri arasında ezilmiş ve tükenmiş 4 kuşak gencin cenazeleri, yakılan yıkılan ve insanları sürgüne giden binlerce köy, kendi toprağından kopan binlerce insana, gençliğini zindanlarda harcayan insanların acısını hissediyoruz.
Ve herkes gerçekte şunu soruyor: PKK ne kazandı ne kazandırdı, kime kazandırdı….
1970-1980 ve 1990’larda Kürdistandaki kuşaklar PKK’yi PKK yapan kuşaklardı. PKK’yi PKK yapan iki adım vardı. Birincisi zindanlardaki direnişti. O direnişin de Öcalan ile bir bağı yoktu. Mazlum Doğan’ı, Hayri Durmuş’u PKK ve Öcalan yaratmamıştı. Tam tersine onlar PKK’yi ve Öcalan’ı yarattılar.
PKK’yi PKK yapan ikinci gurup ise 1980 ve 1990’larda başta Botan, Mardin, Amed gibi yerlerde ki Kürt milliyetçi güçlerinin PKK’ye akın etmesi oldu.
1980’lerin sonunda Kuzey Kürdistan halkı Güney Kürdistan’daki mücadeleden büyük etkilendi ve ulusal özgürlük ve bağımsızlık duygusu ile Kuzey’de en çok göz önünde olan örgüt olan PKK’ye aktı. Onlar PKK’yi sırtlarında taşıyan, PKK’yi PKK yapan kuşaktı. Sadece solcular vb değil, imamlar, öğrenciler, okuma yazma bilmeyen insanlar toplumun her kesiminden Kürt ya gerilla oldu ya milis oldu ya serhiladanlarda en önde durdu ya zindanlarda işkencelerde direndi. Binlerce üniversite öğrencisi, Vedat Aydın gibi yüzlerce-binlerce Kürt milliyetçisi elini taşını altına koydu. Kuzey Kürtleri yüzyıllık Dersim ve Zilan katliamlarına duyduğu öfkeyi, 12 Eylül faşizmine karşı çığlığını PKK’ye kattı. Her şey gerçek anlamda bir Kürdistan Ulusal Kurtuluş mücadelesiydi.
1990’ların kuşağını PKK yaratmamıştı. O kuşak Türk devletinin asimilasyoncu politikasına tepki olarak Kürt milletinin öz bağrından çıkmıştı. Vedat Aydın PKK’li değildi. O sadece bir Kürt Milliyetçisiydi. Botan halkı hep KDP mücadelesinin milisleriydi, onlarda PKK’ye aktı. O kitleyi o gücü PKK yaratmadı tam tersine onlar PKK’yi yarattı. Ve bu sözünü etiğimiz Kürt milli kuşağı PKK için canını ortaya koyarken Abdullah Öcalan’ın Şam’da Yalçın Küçük ile Misaki Milli tartışması yapıyordu.
70’ler, 80’ler 1990’ların bu Kürt milliyetçisi insanları tükendi, tüketildi. Kürtleri Ulusal Özgürlüğe kavuştura bilecek olan bu üç kuşak PKK ve Türk devletinin dişleri arasında, bilinçli bir biçimde ezildi. PKK Kürt milletinin milli gücünü içine çekip emdi, tüketti. Şimdi o kuşaktan PKK’nin ne olduğunu bilip eleştiren ama sesini duyuramayan bir gurup sivil insan ve PKK içinde artık kendi yönünün nereye gittiğini bilmeyen bir avuç kadro kaldı.
2000’li yıllardan sonrada iki ayrı kuşak PKK’ye aktı. İnsanlar 2000’li yıllarda Öcalan’ın İmralı’ya götürülmesine tepki duydu. PKK’ye aktı. Onlar PKK’ye giderken Öcalan ise Türk subayına “Hakkari’ye bile Türkçe öğreteceğim” diyordu.
2012’da IŞİD saldırıları sonrası ve Rojava döneminde Kürtler yine PKK’yi destekledi. Binlerce insan Rojava’ya aktı… üstelik dört parça Kürdistan’dan.
Yani beş kuşak insan PKK savaşına katıldı. Bu halk her şeyini verdi. PKK neden kazanmadı? Elbette Kürt sorunu etrafında örülmüş bir siyasi ağ var. Mücadelelerin gücü bunu yıkmaya yetemeye bilir. Fakat Kuzey’in 41 yıllık siyasi mücadele sonrası halkın milli kimliğinin 40 yıl öncesinden geri olması, asimilasyonun bu kadar derinleşmiş olması ve sömürgeci pozisyonun kabul edilir olmasının nedeni konjektürel nedenler vb’leri değildir. Evet siz Türkiye Cumhuriyeti’ni yenememiş olabilirsiniz bunun nedeni dünya sistemi ola bilir. Fakat 40-50 bin gencin savaşta öldüğü yerde Kürt kimliğinin Türklük içinde bu kadar yutulmuş olması gittikleri yolun yanlış olduğunu gösterir. Şimdiki manzaranın nedeni PKK en başından bu yana gerçek bir ulusal kurtuluş hareketi olmamasıdır. Ulusal Kurtuluşçular yanlış bir arabaya bindiler ve yanlış bir yere gittiler.
Kuzey Kürtleri yetersiz emek harcadıkları için kaybetmediler, kayıp vermeyi göze almadıkları için kaybetmediler. Kürtler cesur olmadıkları için kaybetmediler. Kürtler yanlış bir yola girdikleri için kaybettiler. Bizim silah bırakma törenindeki hüznümüz bundandır.
Ve bunun için de hiçbir zaman PKK neden silah bırakıyor diye sormuyoruz. Tam tersine PKK’nin silah bırakmasını desteliyoruz. Çünkü silahı tutan kişi doğru kişi bile olsa, nereye ve kime ateş edileceğini söyleyen lider ve örgüt yanlış bir liderdir. O zaman daha fazla Kürt gencinin Kürt kuşağının PKK ve Türk devleti arasındaki çatışmaya kurban olmasına gerek yoktur.