Öcalancı olmayan Kürtler ne olacak, Darka Mazi’den kim niye korkuyor?

2019 yılı Eylül ayında deneme yayınları yapan Darka Mazi, Ekim ayında resmi olarak yayın hayatına başladı. Kurmanci lehçleri yanı sıra, Arapça, Farsça ve Türkçe bölümlerimiz ile de söylenmeyi söylemeyi esas aldık. 6 yıldır da elden geldiğinde hakikat çorbasına bir tuzumuz olsun diye çabalıyoruz.
Geçtiğimiz 6 yıl boyunca dört parça Kürdistan’da Kürtler için iyi olan ne varsa destekledik. Ve yakın Kürt tarihinin bilinmeyenlerini söylemeye çalıştık. Elbette birilerinin kovanına çomak sokunca da bir sürü saldırı ile de karşı karşıya kaldık. Ailemizden, atalarımıza değin küfürler havada uçuştu. Ve elbette bize en çok söylenen ise “Siz Türk devletinin adamısınız, MİT’in adamısınız” sözleri oldu. Özellikle de PKK’liler bizi “Türk devletine hizmet etmek” ile suçladı. Hatta Süleymaniye’deki PKK şerbeti içen YNK’lilerde bize benzer laflar etti… Yani Darka Mazi bir MİT kurumu olarak damgalanmak istendi.
Ve gün geldi devran döndü bize AKP-MHP faşizminin aparatı diyenler, MİT diyenlerin liderlerinin AKP-MHP ile saman altında su yürüttüğü ortaya çıktı. Yani bize MİT diyenler meğer MİT ile ne işler çeviriyormuş hepsi otaya çıktı. Şimdi AKP ve MHP bu kişilere kol kanat
Aslında bize MİT diyenler iki ayrı kategoridedir. Birinci kesim; gerçeği bilmeyen, araştırma gücü de olmayan ve manipüle edilmiş kişilerdir. İkinci kesim ise, Darka Mazi’nin tarihi ve güncel olarak belirttiği bilgi, yorum ve tespitlerin doğru olduğunu bilip de kendi gerçeklerinin ortaya çıkmasından korkanlardır.
Ve gün geçtikçe Darka Mazi’nin yayınından korkanların sayısı arttı. Mesela daha önce PKK ve bazı yandaş hareketleri iken zamanla bu işe devletler katıldı.
Örneği İran devleti Darka Mazi’yi ilk bloke edenler arasındaydı. Çünkü biz PKK (özellikle de Cemil Bayık’la yapılan anlaşmaları ) İran devleti ile nasıl planlar çevirdiğinin tarihçesini yazıyorduk.
Bir müddet sonra da işin için Türk devleti karıştı. Türk devleti daha 2021 yılında DarkaMazi’nin Arapça ve Kurmanci bölümüne erişimi yasakladı. Daha sonra da Arapça ve Kurmanci hatta Sorani X hesaplarımıza erişimi yasakladı. Şu ana değin defalarca yen IP’ler aldık, sitemizi değiştirmek zorunda kaldık.
Elbette ki Türkçe yayınlarımız da devletlerin saldırı ve yasaklarından payını aldı.
İlginç biçimde Abdullah Öcalan’ın PKK’yi feshedeceği mektup yayınlanmadan birkaç gün önce X hesabımıza Türkiye’den erişim engellendi. Aynı dönemde ayrıca sitemize erişim engeli getirildiği gibi Darka Mazi ismine de erişim engeli getirildi. Web sitemizin ismini bile değiştirmek zorunda kaldık.
Öcalan-Erdoğan ve Bahçeli’nin ortak süreci başladığı günden bu yana Facebook, X hesaplarımız üç kez kapatıldı.
Son olarak 18 Ekim günü X tarafından bize “Bingöl mahkemesi tarafından” hakkımızda karar alındığı ve erişim engeli aldığımız söyledi. Darka Mazi ekibi olarak şu yorumu yaptık: “Bizi engellediklerine göre yine birileri adım atacak, bakalım bu kez ne olacak” dedik. Ve tabi ki bu öngörümüzde gerçek oldu ve 26 Ekim günü PKK Kuzey Kürdistan’daki güçlerini çektiğini duyurdu.
Yani biz birkaç kişinin kafaya kafaya verip “hakikatleri yazalım” diye kurduğumuz küçük ekibimiz işte böyle devletlerin hedefi oluyor.
Yani Türk devleti Darka Mazi’yi istemiyor, tıpkı PKK gibi.
Şöyle ki, PKK’liler Türkiye’de Türkiye Meclisine gidip “Biji serok APO” sloganı atabilir. Ama Darka Mazi Öcalan’ı eleştiren ve onun gerçeğini ortaya koyan yazılar yazamaz, yazsa bile o yazılar Türkiye’de okunamaz. Yani; Öcalan serbest Darka Mazi yasak…
Neden? Çünkü Darka Mazi Kürdistani ve milli bir çizgiyi teslim ediyor..
Bu mesele sadece Darka Mazi’yi ilgilendirmiyor. Biz sadece kendimiz için söylüyormuşuz gibi algılanmamalı. Bu bir devlet siyasetidir bundan sonra Kuzey Kürdistan’da Öcalan’ı sevmeyen, APO’cu olmayan tüm Kürtlerin önüne Türk devleti ve devletin desteği ile PKK’liler tarafından büyük engeller çıkarılacaktır.
Kürtleri PKK’lileştirme, APOculaştırmak Türk devletinin 50 yıllık stratejisiydi. Bunun için PKK 1970’ler boyunca Ferit Uzun’dan Mustafa Çamlıbel’e değin KUK’çu Kava’cı yüzden fazla Kürt hareketlerinin kadrolarını ve liderlerini öldürdü. Aynı politikasına 1980’lerde Avrupa’da devam etti. Ali Aka Gündüz’den Eyüp Kemal Atsıza kadar DDKK’li, Şıwancı vb örgütlerden onlarca insan öldürdü.
PKK’nin bu Kürtleri katledip tek ayakta kalma stratejisi bundan sonra daha açık uygulanacak. Sanatçılar, şarkıcılar, avukatlar, yazar-çizerler, sivil toplum çalışanları vb kim varsa Öcalancı değilse PKK’nin faşistleşmiş kemik kitlesi ve devlet kurumları tarafından bloke edilecektir. Geçtiğimiz günlerde Mem Ararat’ın PKK kitlesi tarafından sosyal medya da teşhir edilmesi de bilet fiyatları vb ile ilgili değildir. PKK’ye biat etmediği için Mem Ararat’a aba altından sopa gösterilmiştir.
1975 sonra Türk devletinin “Kürt hareketlerini PKK eli bitirme” siyaseti daha farklı versiyonu ile sahnededir.
Türk devleti bir zamanlar Kürtlere “ya sev ya terk et” diyerek devlete biat etmeyenlere yaşam hakkı yok diyordu. Şimdi de Amed’de, Batman’da, Mardin’de PKK ve Türk devleti kol kola Kürtlere şunu diyor “ya Öcalan’ı sev ya da burayı terk et”
Sonuç olarak, bize MİT ajanı, hain vb vb sıfatları söyleyenlere şunu söylüyoruz: Gün olmuş, devran dönmüş ve kimin kime hizmet ettiği ortaya çıkmıştır. Daha öncede söyledik şimdi de söylüyoruz: “Türk devletinin Kürtleri Öcalancılaştırma, Apoculaştırma siyaseti Kürtleri bitirme siyasetidir.” Biz bu oyuna gelmeyeceğiz. Hakikatleri yazmaya devam edeceğiz. Gerçek vatanseverlerde Kürtlere kurulan bu kapana dur demelidir.




