Fesh edilen PKK’nin lideri Abdullah Öcalan’ın “Seni başkan yaptırmayacağız” sözleri nedeni ile Demirtaş ve Sırrı Süreyya Önder’i suçladığı iddia edildi.
Sözcü yazarı Aytunç Erkin’in imzalı paylaşılan iddia da Öcalan’ın DEM Parti İmralı heyeti ile yaptığı görüşmede, “Selahattin zamanında ‘Seni başkan yaptırmayacağız’ demişti. Doğru değildi… Seni başkan yaptırmayacağız’ meselesi Selahattin ve Sırrı’nın hatasıydı” dediği öne sürüldü.
Seni başkan yaptırmayacağız sloganı ile hendek savaşları paraleldir
2015 yılında Demirtaş’ın Sırrı Süreyya Önder’in kulağına fısıldaması ile “Seni Başkan Yaptırmayacağız” sloganını piyasa ilk sunulduğunda yanlış olduğunu bizlerde birçok kez yazdık. Bunun da Kürtlere karşı düzenlenen bir komplo olduğunu açıkladık. Fakat hem biz hem de bu sloganın yanlış olduğunu söyleyen herkes başta PKK çevresi olmak üzere Türkiye solu tarafından linç edildik.
Evet, gerçekten o slogan yanlıştı. Kürtleri, Erdoğan karşısında konumlandıran ve Bahçeli-Erdoğan ittifakına yol açan bu süreç Kürtlere büyük yıkım getirdi. Hatta bu slogana paralel olarak hendeklerin kazılması da yine “Seni başkan yaptırmayacağız” diyenlerin PKK ile ortaklığı sonucu oldu. Yani mesele sadece slogan değildi mesele 2015 ile 2025 yılları arasında ki on yılda Kürtlerin bilinçli bir eksen kaymasına itilmesi ve enerjisinin boşa harcanmasıydı. Kürtler bu zaman içinde MHP-AKP faşizmi diye bir sistemi yıkmak için motive edildi. Sonuç Kuzey Kürdistan’da 12 şehir yıkıldı, insanlar göç etti, üç bine yakın gerilla hayatını kaybetti.
Kürtleri Erdoğan rejimi odaklı bir savaşa atmak ve hendekleri kazmak meselesi basit bir stratejik hata değildir bilinçli yapılmış karanlık bir plandır.
Bu sürecin sorumlusu da Abdullah Öcalan ve PKK’dir.
Selahattin Demirtaş: Mayınlı tarlaya sürülen eşek
Demirtaş “Seni Başkan yaptırmayacağız” dediği süreçte Abdullah Öcalan ile görüşmeler devam ediyordu. Öcalan o dönem “PKK’de kimin KCK eşbaşkanı olacağını, kimin Rojava yönetiminde olacağını , kimin Diyarbakır belediye başkanı olacağını, kimin nereden milletvekili adayı olacağını” bile kendisi belirliyordu. Her hafta yapılan görüşme notunda sağa sola talimat veriyordu. Fakat çıkıp “Seni başkan yaptırmayacağız ve hendek savaşları” gibi iki stratejik konuya müdahale etmedi, bu sloganı bir tarafa bırakın demedi.
Feshedilen PKK’nin o zaman ki yönetimi Bayık, Karasu, Kalkan, Hozat ve Karayılan gibi isimler de bu sloganı desteklediler ve hendekleri bizzat organize ettiler. Kürt meselesini gelip gidip “Erdoğan’ı devirme” meselesine çevirdiler..
Şimdi ise devir değişti ve devran döndü bunun içinde geçen sürecin dökülen kanının bir sorumlusu olmalı yani bir günah keçisi bulunmalı ve bulundu: Selahattin Demirtaş
Amacımız Selahattin Demirtaş’ı savunmak değil. Kaldı ki o da bu yanlış çarkı çevirdi ve cezaevinde tutuluyor. Onun cezaevinde olmasından da hem Öcalan, hem hükümet hem de PKK çok memnun. Ve onun bırakılıp bırakılmayacağına da yine aslında Öcalan ve Erdoğan beraber karar verecek.
Yani aslında Demirtaş gerçek anlamda “Mayınlı tarlaya sürülmüş eşek” rolü oynadı. Sırrı Süreyya Önder’in Ergenekoncu abileri, Türkiye’nin Erdoğan’dan rahatsız sermaye adamları ve medya dünyasının çekiciliği ile bu yola sokuldu. Elbette ki Öcalan ve PKK’nin de onu bu yola arkadan itip istifade etti. Sonuç olarak herkes kenara çekildi ve Demirtaş cezaevinin yolunu tuttu.
O da son dönemlerde kendisinin nasıl kullanıldığını görmüş olmalı ki bu kez de “Madem soy adımız Türkiye” gibi ifadeler kullanarak kendini kurtarmaya çalışıyor.
Öcalan “kusursuz tanrısallık” mitolojisi…
Öcalan’ın Demirtaş’ı Erdoğan karşıtlığından dolayı iddiası doğru mu, Aytunç Erkin bu bilgiye nasıl ulaştı gibi soruları bir tarafa bırakıyoruz. Hatta Öcalan’ın Türk devleti ile kuşkulu ilişkileri ve tarihini de bir tarafa bırakyoruz. Ve şunu söylüyoruz; Öcalan’ın siyaset tarzını ve haleti ruhiyesini bilen herkes Öcalan’ın bu sözlerinin doğru olma ihtimalinin çok yüksek olduğunu bilir. Çünkü Abdullah Öcalan hiçbir zaman hiçbir şeyden sorumlu değildir. O her zaman doğruları söyler, hiç hata yapmamıştır fakat kimse onu anlamıyor. Yani 50 yıldır Öcalan’ı anlayan tek bir kişi yoktur.
Öcalan 1990’larda Şam’da Amed’de, Botan’da açlıktan ölen gerillaları bile “ekmek bulmak için öldüler, baha zarar vermek için öldüler” diye suçlayan biridir..
Öcalan “kusursuz”dur.. Öcalan tanrısal bir varlıktır… Ve gerçekten Öcalan kendisi için herkesi, her şeyi, tüm inançları, ideolojileri satabilecek bir pragmatist ve megolamandır..
Öcalan’ın yanında yürüyüp de “hain, objektif ajan, subjektif ajan”diye damgalanmayan tek bir insan yoktur.
Öcalan bir megalomandır.
Öcalan’ın gerçeği budur. Buna rağmen Öcalan’ın yanında yürüyen herkes Öcalan tarafından aşağılandıklarında ve ısırıldıklarında aman dilememelidir…