PKK, Abdullah Öcalan’ı dinleyerek silahı bırakıp, kendini feshetmeli mi?

PKK, Abdullah Öcalan’ın dinleyerek silahı bırakıp, kendini feshetmeli mi? Tuzlu Çayır toplantısı, Öcalan

PKK lideri Abdullah Öcalan 25 Şubat tarihinde yaptığı bir açıklama ile “PKK’nin kendisini feshetmesini, silah bırakmasını ve sürecin tüm sorumluluğunun ona ait olduğunu” söyledi.

1974 yılında Tuzlu Çayır toplantısı ile guruplaşan , 27 Kasım 1978 yılında Fis köyü toplantısı ile partileşen olan PKK, 27 Şubat 2025 tarihli İmralı- Taksim toplantısı ile kendini feshetmiş oldu.

Evet Öcalan bir öneri yapmadı veya başka bir seçenek sunmadı tüm sorumluluk bendedir diyerek aslında kendisinin lideri olduğu PKK’yi feshetmiş oldu.

Şimdi ise top PKK’de.  Herkes PKK’nin açıklamasını bekliyor.  Aslında PKK’nin açıklaması Öcalan’ın açıklamasından daha belirleyici bir açıklama olacak.

PKK’nin önünde üç yol vardır

PKK’nin önünde üç tercih vardır:

1-Abdullah Öcalan önderimizdir, kararına uyuyoruz deyip Kongre toplayıp kendini feshedecek.

2- Abdullah Öcalan önderimizdir, biz videolu mesaj istiyoruz, önderlik özgür olmalı o da PKK, Karar Kongresine gelmeli, hukuku-demokratik şartlar oluşsun diyerek işi zamana yayacak, zaman kazanmaya çalışacak ve bir yandan da değişik opsiyonlarını değerlendirmeye çalışacak.

3- “Biz PKK olarak kendimize yeni bir siyasal hedef belirledik, Ortadoğu’da yeni bir harita oluşturuluyor, Kürtlerin kendi kaderini tayin hakkını istiyoruz “diyerek el yükseltecek. Ve tabi ki bunu da yaparken Öcalan’dan tamamen kopmuş olacak.

Bu üç seçenek içinde en onurlu olan aslında 3. Yoldur. Fakat maalesef ki PKK bunu yapacak zihniyete, formasyona ve yapıya sahip değildir. Bunun için en hayırlı olan şey PKK’nin hızlı bir biçimde karar alarak kendini feshetmesidir.

PKK=APO’culuk olmuştur

1970’ten günümüze değin her kritik aşamada Abdullah Öcalan ismi karanlık çevrelerle ilişkilenen ve birçok karanlık olayda geçen şaibeli bir isimdir. Fakat buna rağmen – Türk devletinin hatta Suriye devletinin-yardımlarım ile PKK’yi kontrol etmesi ve tek adam olması sağlanmıştır.

Mazlum Doğan 1980’lerde işkence merkezi olan Diyarbakır cezaevindeyken çıktığı mahkemede şunu söyledi: “Biz APO’cu değiliz. Bu kasıtlı olarak söylenen bir isimdir” dedi. Kemal Pir, “Biz APO’cu değili, o da bizim gibi biri” demişti. Yani PKK’nin ilk zamanlarında Öcalan özel biri değildi. Fakat zaman içinde adım adım Öcalan PKK’ye atanan bir kayyuma dönüştü.

1999 yılında Öcalan Türkiye’ye gittiği zaman PKK yönetimi Öcalan ile yollarını ayırmak istedi. PKK’nin Avrupa temsilcisi Mizgin Şen Öcalan’ın Türkiye’ye gittiği gün BBC’ye konuşarak “Tutuklansa bile Kürt davası devam ediyor, biz kendi kararlarımızı alırız” dedi. Daha sonra PKK Başkanlık konseyi çıkıp ““Başkanımızın esaret koşullarında alacağı kararlar bizi bağlamaz” dedi.

Hatta Cemil Bayık’ın Öcalan’ın mahkeme görüntülerini TV’de izleyince Ali Haydar Kaytan’a dönüp etrafına “Senin adam yine bizi sattı” dediği söylenir.
Aynı dönemde PKK Kongresi Öcalan’ı “Manevi lider” ilan etmeye hazırlanıyordu.

Fakat Öcalan o zaman PKK’nin Avrupa sorumlusu olan Mazlum Abdi’ye, MED TV’ye ve Kandil’e mektuplar yazarak sert tavır gösterdi. Hatta Türk devlet temsilcileri bir helikopter ile Kandil’e gelerek PKK yönetimini tehdit etti ve Öcalan’ı tanınmasını istedi. PKK yönetimi bu duruma teslim oldu.  Ve geçen 26 yıllık süreçte Öcalan’ın Türk devletinin çizdiği sınırlar dışında tek bir kelime söylediğini bile bile onun Kürtlere atanmış bir kayyum olmasını sağladılar. Ve Öcalan’ın bu pozisyonundan rant elde ettiler yani artık PKK yönetimi, Öcalan kadar şaibeli ve kirlidir. Bunun için Öcalan’ı aşama şansları yoktur.

PKK, Kuzey Kürdistan’da zaten yenilmiştir

PKK askeri olarak 1993 yılında Türk devletine karşı yenildi. Buna rağmen aynı çizgiyi devam ettirerek binlerce insanın ölümünün yolunu açtı. 2015 yılında hendek savaşlarında da ikinci ez askeri hezimete uğradı.  PKK’nin şu anda Kuzey Kürdistan dağlarında tek bir mevziisi yoktur. Arasıra Rojava üzerinden giden bir iki gurubun eylemleri veya bir iki gencin bir iki yerde intiharvari eylemleri de Türk devletini Kürt meselesinde ikna edecek eylemler değildir. PKK askeri olarak bitmiştir.

Siyasal olarak da ranta bulaşmış büyük bir elit Kuzey Kürdistan’da su başlarını tutmuştur.

Kuzey halkı büyük bir yoksulluk ve asimilasyon ile karşı karşıyadır. 51 yıllık PKK mücadelesinin sonunda Kuzeyde Kürtlerin yüzde30’u o da çoğunluk köy ve kırsal kesimde günlük hayatta Kürtçe konuşur durumdadır.

Kuzey Kürdistan’da bir bilinç bulanıklığı vardır. Meydanlara toplanan kitlenin tümü PKK’nin çekirdek kitlesi değildir.
Yani PKK Öcalan’ı dinlemese bile yapacağı pek bir şey yoktur.

PKK örgütsel yapı olarak da tükenmiştir

PKK Rojava’daki yapı ve İran’ın desteği ile tutunduğu Şengal ve Süleymaniye’nin desteği ile ayakta kalan bir örgütsel yapıya mahkum olmuştur. Sadece askeri olarak değil örgütsel olarak da tükenme ile yüz yüzedir.

Her şeyden önce PKK’nin ana yönetimi artık yaş, sağlık ve ruhsal olarak bile örgütü yönetemez durumdadır. Cemil Bayık 70 yaşında, Karayılan 71, Karasu 75, Duran Kalkan ise 71 yaşındadır.

PKK’ye yakın çevreler bu insanların artık çevre yardımı olmadan oturup kalkamadığını, Karasu’da demans başlangıcı olduğunu belirtiyorlar.  Örgütün zirvesinde durum bu. 1990’ların kadroları ise çok az bir sayıda varlar. Onlarında ruhsal olarak çöktüğü, çoğunun savaş dışı alanlara gitmek istediği belirtiliyor. Ayrıca örgüte yeni savaşçı da gelmiyor.

PKK’nin uzantıları olan KCK; PAJK, KJK gibi ana yapılar en son olarak 2016 yılında kongre yapmıştır. Normalde 2 veya 3 yılda bir yapılması gereken kongrelerini 9 yıldır yapamamaktadır.

Yani PKK aslında örgütsel olarak büyük bir sıkışmışlık içindedir. Hiçbir şey yapacak durumda değildir.

PKK’nin Öcalan’ın çağrısına uyması Kürtlerin çıkarınadır

PKK’nin ulusal bir çizgisi yoktur, hiçbir somut talebi yoktur. Sadece Kürtlerin enerjisini yutan ve bir anti-Kürt hareketidir. Buna rağmen Kürtlere bir gömlek gibi giydirilmiştir. Sadece Kuzey’de değil diğer parçalarda da Kürtlere saldırmakta ve bir paramiliter güç gibi kullanılmaktadır. Böyle bir hareketin elinde silah olması Kürtlere kazandırmıyor.

Eğer Öcalan’ın çağrısına uymazsa da bu kez elindeki askeri gücü ve kitleyi başka güce pazarlayacaktır.  PKK bu anlamda herkesin kullana bilidiği tam bir paramiliter güce dönüşmüştür. İran’ın PKK’si vardır, Türkiye’nin PKK’si vardır, Irak’ın PKK’si vardır, Haşdi Şabi’nin PKK’si vardır. Batı lobilerinin de bir PKK’si vardır. Ama Kürtlerin PKK’si yoktur. PKK Kürdistani bir hareket değildir.  Ömrü uzadıkça daha fazla rant ve taviz için kendini daha fazla gücü pazarlar duruma geliyor. Kürtlere saldırıyor. Karanlık ajandaları Kürtlere dayatıyor. Ve Kürtler içinde hiçbir somut talepte bulunmuyor. Bu nedenle kendin feshetmesi Kürtlere olumsuz bir etki yapmayacaktır. En önemlisi de Kürt gençlerin anlamsız bir savaşta can vermeyecek, gençlerin bedenleri PKK pazarlığının bir parçası olarak kullanılmayacaktır.
Öcalan’ı desteklemiyoruz. Ama Öcalan’ın açıklamasını destekliyoruz. PKK kendin feshetmeli, 51 yıllık başarısız ve karanlık tarihine bir nokta koymalıdır ki gasp ettiği mücadele alanları gerçek sahiplerine ulaşsın.

Diğer Haberler