Öcalan’ın 12. Kongreye sunduğu belge “Perspektif” mi yoksa bir kadeh zehir mi?

Öcalan’ın 12. Kongreye sunduğu belge “Perspektif” mi yoksa bir kadeh zehir mi?

Abdullah Öcalan’ın PKK’nin 12. Kongresine sunduğu bir belge paylaşıldı. Görünüşe bakılırsa Öcalan’ın video ile katıldığı bir toplantıda ki konuşmaları yazılı hale getirilmiş ve adına 12. Kongre Perspektifleri denmiş.  Bu belge Kürt aydınlarının her satırını iyi okuyup, cevap yazması gereken bir belgedir.  Çünkü bu belgede Öcalan Kürtlerin millet olduğu gerçeğin ret etmiş ve Kürtlere hakaret etmiştir.

Bu belgenin doğru anlaşılması ve yeterli düzeyde teşhir edilmesi Öcalan aracılığı ile Kürt toplumuna dayatılan sömürgeci stratejinin ret edilmesidir.

Kürtler suyu ısıtılan kurbağa durumuna düşmüştür

Denir ki kurbağayı direk bir sıcak suya atarsanız, öleceğini anlar ve kaçar. Ama eğer suyu yavaş yavaş ısıtırsanız kurbağa bunu fark etmez ve artık sıçrayamayacağı için ölür. Kürtlerin Abdullah Öcalan ve PKK tarafından kurulan kapandaki durumu tam olarak böyledir.

40 yıldır özelde de son 25 yıldır Öcalan Kürt toplunun suyunu ısıtıyor. Kürtler yavaş yavaş bir kavram kazanına atıldılar ve su yavaş yavaş ısıtılarak Kürt ve Kürdistan gerçeğine sömürgecilerin bakışı ile yorumlar düzeye geldiler.

Hakikat Başlangıçta gizlidir

Öcalan Türkiye’ye geldiği 1999 yılından bu yana Kürtleri bir kavram bombardımanına tutmuştur. “Demokratik Cumhuriyet, A-Devlet, Demokratik Konfederalizm, demokratik uygarlık, demokratik modernite, özgürlüğün sosyolojisi, kapitalist modernite, tanrıçalar topluluğu, jineoloji, demokratik İslam, demokratik devlet, cinsiyet özgürlükçü toplum, öz savunma, meşru savunma, Afroditleşme, vicdan devrimi, ana tanrıça kültürü, ekolojik toplum vb vb onlarca kavram ve belirleme ile aslında önemli bir amaçları vardı. Kürtler bu kavramlar arasında uyutuldu ve uyuşturuldu. Oysa ki 20 yüz yılda halk olarak yok sayılan Kürtlerin çok basit ve net birkaç kavrama ihtiyacı vardır. “Kürtler bir millettir, millet olmak için eksik yönlerini tamamlamalıdır, Kürtler arası birlik sağlanmalıdır, sömürgeciliğin Kürt toplumu ve tarihi üzerindeki söylemlerine karşı söylem geliştirilmelidir” Kürtler için gerekli olan budur. Kürtleri bu öz amaçtan saptırmak için bu kadar kavram ve teori kalabalığı yapılmıştır.  Bu en baştaki süreç anlaşılmadan bugüne nasıl gelindiği anlaşılamaz.

Artık sömürgecilerin Kürtlere söylemeye cesaret etmediğini Öcalan söylüyor

Öcalan’ın bu 12. Kongre yazısı da aslında bu sürecin zirvesidir. Artık biraz akıllı sömürgecilerin söylemediğini bile Öcalan Kürtler için söylemektedir.

Öcalan Kürt toplumu için ’’kültür kalıntısı’’, ’’Çöplük toplumu, bir mezarlık’’ diyor.  

Yüz yıldır bu coğrafyada, onlarca kültür yok oldu, halklar asimile oldu. Özellikle de Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde onlarca topluluk artık yoktur.  Onlarca katliam ve soy kırım denemesine rağmen Kürtler ayakta kalmıştır, dili hala vardır. Kürtler köklü tarihleri, kültürleri ve toplumsal yapılarının güçlüğü olmazsa ayakta kalamazdı. Öcalan onu ve partisini bile 40 yıldır sırtında taşıyan topluma “çöp” diyecek kadar pervasızlaşmıştır.

Yüz yıllık baskıya rağmen Kuzey dışındaki Kürdistan parçaları günlük yaşamlarını, ekonomik ilişkilerin Kürt dili ile yapmaktadır.  Dünya sıralamasında Kürt dili dünyanın en zengin dilleri arasında 8. sırasındadır. Ama Öcalan kalkmış hiç utanmadan ar etmeden Kürt dili için “işlevsiz bir dil” diyor. 

Öcalan Kürt tarihine ve Kürt liderlere hakaret ediyor

1980’lerden beri PKK’nin Kürtlerin kafasına yerleştirmek istediği bir tarih algısı vardır. Bu algıya göre “PKK’den önce Kürt yoktur, Kürtler PKK ile tarih sahnesine çıkmıştır”. PKK daha 1980’lerin başında 19 yüzyıl boyunca gerçekleşen Kürt isyanlarını feodal isyanlar olarak adlandırdı. PKK, Kürt tarihindeki şahsiyet ve olayları çarpıttı veya gizlemeye çalıştı.  Örneğin Şeyh Said için önce cahil ve bilinçsiz dedi, 2000 binlerde İngiliz ajanı dedi. Fakat tepki görünce artık bunları sessiz söylemeye başladılar.  Zaten PKK’nin tarih anlatımında Qazi Muhammed yoktur. Seyit Rıza ise zavallı bir köylüdür. Nuri Dersimi, Kamuran Bedirxan, Şeyh Ubeydullah vb isimlere de rastlayamazsınız.

PKK’nin Kürt isyanlarına ve bu isyanların liderlerine yaklaşımı Türk sömürgeciliğinin iz düşümüdür. Kürt tarihi yok sayılmıştır.

Öcalan İmralı’ya gittikten sonra yeni tarih yorumlarında ise şöyle bir ifade kullanıldı. Kürtler bir neolitik toplumda vardılar. Ondan sonra 10 bin yıl boyunca Kürtler bitiktiler bir Öcalan çıktı.

Kürt tarihinde bir Judenrat varsa o da Öcalan’dır

Öcalan bu temelde bu son yazısında da Kürt liderlerine ve Kürt tarihine hakaret ediyor. Barzanileri, Bedirxanileri, Şeyh Said ve Seyit Rıza ailesi için Hitler rejimi ile ittifak yapan Judenratlara benzetiyor. Ve onlara hain-işbirlikçi diyor.

İşin ilginci Öcalan’ın bu sözünü ettiği insanların tümünün tertemiz bir tarihi vardır.  Şeyh Said ölüme korkusuz gitti, Seyit Rıza kendi taburesini itti.  Öcalan’ın hain dediklerinin hiçbirinin Öcalan gibi bir istihbarat şefinin kızı ile evlendiği veya tutuklanınca “Ben devletime hizmet etmek istiyorum, Türkiye`ye dönünce hizmet edeceğim. Fırsat verirseniz ederim” dediği yoktur. Son yüz yılda kendini isyan lideri görüp tutuklanınca teslim olan tek isim Öcalan’dır.  Ama hiç utanmadan herkesi ajan kendisini de bir türlü anlaşılmayan lider olarak ortaya atıyor.

Öcalan PKK’yi feshetmiş ama Kürdistan Bölgesi kazanımı ve Barzani düşmanlığını feshetmemiş

Öcalan’ın düşünceleri ve söylemlerinde ilkesi yoktur. Her düşüncesini her an değiştire bilir. Fakat bir düşüncesi vardır ki değiştirmiyor: O da Kürt milliyetçiliğine ve onu temsil eden her şeye dönük nefretidir. Bunun içindir ki Güney Devrimi kazanımlarına ve bu kazanımların öncüsü Barzanilere düşmandır.  Son perspektifinde de Kürdistan Bölgesine tıpkı bir Şii Arap gibi düşmanca ifadeler kullanmış ve “Türkiye’nin desteği ile bize karşı kuruldu” demiştir. Oysa ki gerçekte Türk devleti Yalçın Küçük aracılığı ile Öcalan’ın kulağına “Güney’i rahat bırakma, Barzanilere karşı savaş” talimatı vermişti. Öcalan’ın düşüncelerine göre Kürdistan Bölgesi statüsü gereksiz ve anlamsız bir statüdür.

Öcalan yine Misakı Milli dedi

Öcalan’ın tüm bu kongre konuşmasında Kürt sorunun nasıl çözüleceği, Kürt kimliğinin nasıl korunacağı, Kürtlerin anayasal haklarına ilişkin tek bir söylem yoktur. Artık itici olan Demokrasi kavramı her satırın merkezine konmuştur. 50 bin Kürdün öldüğü PKK mücadelesi Kürtler için ne yaptı, ne yapacak diye bir tartışma bile yoktur. Hiç kimse kusura bakmasın ama Öcalan’ın söylemine göre “giden kendi kesesinden gitmiştir”.

Öcalan’ın iki tane derdi vardır. Kürtler devlet olmasın ve Türkiye güçlensin. Zaten Öcalan sözlerinde “Türkiye’nin Ortadoğu’ya öncülük etme şansı oluşacaktır” demiştir. Ve eklemiştir “Buradaki süreç Irak ve Suriye’ye de yansıyacak”

Abdullah Öcalan 1999’da Türk subayı Hasan Atilla Uğur’a “Ben taşeronunuz olmak istiyorum, Türkiye’nin önünü açmak istiyorum” diyordu. Evet bu görevi üslenmiştir.

Rojava Öcalan’ın planı dahilinde tümden bitmeden ama Kürt kimliği adına kazanımda elde etmeden Şam’a bağlanacaktır. Bu Türkiye’nin planıdır. Öcalan bu planı yerine getirecektir. Öcalan, Ortadoğu’da  Kürtlerin lehine bir sınır değişimini engellemek için piyasaya sürülmüştür.  Irak içinde benzer bicimde kullanılacaktır. Türk devleti Kürt devletleşmesinin merkezi olma ihtimali yüksek olan Güney Kürdistan’a karşı da Öcalan’ı harekete geçirecektir.

Daha söyleyecek çok şey var ve söylenmeli bu belge cümle cümle yazılmalıdır.

Fakat net olan şey şudur: Öcalan’ın Perspektif denen belgesi aslında Kürtlere gümüş kadehte sunulmuş bir zehirdir. Bu zehir Kürtleri mankurtlaştırmak üzerine kurulmuştur.

Diğer Haberler