Kürdistan’da Unutulmuş Bir Saygı Ritüeli: Omuz Öpme Adeti

Kürdistan’da Unutulmuş Bir Saygı Ritüeli: Omuz Öpme Adeti

Kürdistan coğrafyasının farklı parçalarında yüzyıllar boyunca yaşatılmış olan “omuz öpme” adeti, Kürt toplumunun derinlikli saygı, rıza ve toplumsal denge kültürünün en sembolik ifadelerinden biriydi. Aryan kültürel mirasının bir yansıması olarak binlerce yıl geriye uzanan bu ritüel, sadece bir selamlaşma biçimi değil; aynı zamanda hiyerarşiyle hürmeti, tevazuyla onuru bir arada taşıyan yüksek bir görgü davranışıydı. Omuz öpme, bugünün bireyci dünyasında unutulmaya yüz tutmuş olsa da, sözlü tarih tanıklıkları bu kültürel değerler sisteminin geçmişte nasıl yaşatıldığını ve nasıl toplumsal barışın dili haline geldiğini ortaya koymaktadır.

Kürdistan’ın kuzeyinde, batısında, güneyinde ve doğusunda farklı aşiretler, ocaklar, dini yapılar ve toplumsal çevreler içinde bu adet, anlam ve uygulama bakımından birbirine benzeyen ama yer yer farklı tonlar taşıyan biçimlerde var olmuştur. Yaşlıya, kanaat önderine, şeyhe, dedeye, seyide, medrese hocasına ya da aşiret reislerine omuz öperek selam vermek, aynı zamanda bir aidiyet ilanı, bir rıza talebi ve bir ahlaki bağlılık beyanıydı. El öpmenin dünyevi otoriteye boyun eğme olarak görüldüğü birçok yörede, omuz öpme daha “onurlu” bir selamlaşma biçimi olarak tercih edilmekteydi.

Kürdistan’ın dağlık bölgelerinde yaşayan yaşlı kuşaklar, bu geleneği bir terbiyenin işareti olarak görmektedir. Dersim’in Pîlemûrî köyünden 1936 doğumlu Seyîdê Hesen şöyle der:

“El öpmek bazen utanılır bir şeydi. Hele ki bir seyidin, bir dedenin omzunu öpmek, baş eğmekle beraber ‘senin ilmini, ahlakını tanıyorum’ demekti. Bu, hürmettir, ama kendini ezmeden yapılan bir hürmettir.”

Muş’un Gimgim (Varto) bölgesinden Xezalê Ana, kadınlar arası bu adetin izlerini anlatır:

“Biz kadınlar da bu adeti yaşatırdık. Yaşlı bir yengeye, bacıya ya da komşuya bir işe giderken omzuna küçük bir öpücük kondururduk. Bu dua almak demekti. Gönül rızası demekti. Şimdi gençler ‘merhaba’ deyip geçiyor, ama o merhabanın içinde eskiden bir ömürlük saygı vardı.”

Semsûr’un Gerger bölgesinde yaşayan Hacê Eliyê Begî ise omuz öpmenin barıştaki rolünü şöyle hatırlatıyor:

 “Aşiretler arasında dargınlık olurdu, ama bir genç, karşı tarafın büyüğünün omzunu öpseydi, kavga biterdi. Bu, sözsüz bir özür, sessiz bir anlaşma idi. Ne mahkeme olurdu ne uzlaşmacı gerekirdi. Omuz öpmek, barışın kapısını açardı.”

Güney Kürdistan’da, özellikle Bahdinan bölgesinde, medrese alimlerine veya Nakşî-Şeyhlerine omuzdan öperek dua istenirdi. Sine, Kirmaşan, Xaneqîn gibi bölgelerde de omuz öpmek, dini rıza ve toplumsal nezaketin göstergesiydi. Rojhilat’ta (Doğu Kürdistan) Zerdeştî geçmişin etkisiyle kutsal sayılan kişilere veya yaşlılara yöneltilen omuz öpme, hem dünyevi hem de manevi bağın işaretiydi.

Bu anlatılar, omuz öpme ritüelinin sadece bir folklor öğesi değil, Kürt toplumunda sözsüz bir hukuk, gönüllü bir bağlılık ve etik bir davranış biçimi olduğunu göstermektedir. 20. yüzyılın ortalarından itibaren devlet baskısı, zorunlu göçler, şehirleşme ve kültürel çözülmeyle birlikte bu davranış biçimi hızla silinmiş, bugün yalnızca yaşlıların hatırladığı bir adet olarak kalmıştır. Ancak bu ritüelin unutulması, onun tarihsel değerini azaltmaz. Aksine, sözlü tarih tanıklıkları sayesinde bu adet, Kürt toplumunun derinlikli etik dünyasına açılan bir pencere olarak yeniden anlam kazanmaktadır.

Bugün omuz öpme geleneğini hatırlamak, sadece bir geçmişi yad etmek değil; aynı zamanda Kürt halkının kadim değerlerini, insan onuruna dayalı ilişkilerini ve saygı kültürünü yeniden yaşatma iradesidir. Omuz öpmek, bir halkın yalnızca terbiyesini değil, hafızasını da onurlandıran bir davranıştır.

Hüsamettin TURAN

Diğer Haberler