Kerkük, Ceyhan Boru Hattı: Duran Hat, Akmayan Siyaset

Kerkük, Ceyhan Boru Hattı: Duran Hat, Akmayan Siyaset Hüsamettin Turan

Kerkük, Ceyhan petrol boru hattında yaşananlar, teknik bir aksaklık ya da geçici bir uluslararası kriz olmaktan çok daha ötededir. Bu hatta dair duraksama, Ortadoğu’da enerji kaynakları üzerinden kurulan siyasal düzenin, egemenlik tartışmalarının ve bölgesel aktörlerin birbirine karşı konumlanışının doğrudan bir sonucudur.

2023 yılında Uluslararası Tahkim Mahkemesi’nin aldığı karar, Irak merkezi hükümeti lehine sonuçlanmış ve Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin (KBY) Türkiye üzerinden gerçekleştirdiği bağımsız petrol ihracatını hukuka aykırı bulmuştur.

Bu karar, boru hattındaki akışı durdurmakla kalmamış, aynı zamanda Erbil’in ekonomik otonomisinin temel dayanaklarından birini de geçici olarak işlevsizleştirmiştir.

Boru hattı teknik olarak uzun süredir hazır olmasına rağmen, asıl sorun Bağdat ve Erbil arasında süregelen yetki ve kaynak paylaşımı krizinin çözülememiş olmasıdır. Irak Anayasası’ndaki muğlaklıklar, petrol gelirlerinin kime ait olduğu konusundaki belirsizlikler ve merkezi hükümetin siyasi çıkarları, bu hattın yeniden devreye alınmasının önündeki temel engelleri oluşturmaktadır.

KBY açısından doğrudan ihracat, yalnızca ekonomik değil; aynı zamanda politik bir varlık iddiasıdır. Türkiye ile kurduğu enerji ortaklığı, Bağdat’ın sınırlayıcı kontrolünden kurtulmanın bir aracı olarak görülmüştür. Ancak tahkim kararı ve ardından Türkiye’nin ödediği yüksek tazminat, bu denklemdeki taşları yerinden oynatmıştır.

Türkiye ise bu krizde çift taraflı bir pozisyonun yükünü taşımaktadır. Bir yandan Erbil ile kurduğu enerji ve güvenlik iş birliğini sürdürmek istemekte, öte yandan Irak merkezi hükümetiyle ilişkilerini riske atmadan bölgesel meşruiyetini koruma arayışındadır.

Bu nedenle, hattın teknik olarak işler hâlde tutulması ama fiilen çalıştırılmaması, Ankara’nın izlediği denge siyasetinin somut bir göstergesidir. Ancak bu denge, gittikçe kırılgan hâle gelmektedir. Zira enerji akışı durdukça yalnızca ekonomik kazançlar kaybedilmemekte, aynı zamanda bölgedeki siyasi etki alanı da daralmaktadır.

Bu sürecin bir diğer boyutu ise uluslararası enerji hukukunun, bölgesel siyasal ilişkiler üzerindeki belirleyiciliğidir. Türkiye’nin Irak’a ödediği yaklaşık 1.4 milyar dolarlık tahkim cezası, enerji transferinde tarafsızlık ilkesinin ne kadar hayati olduğunu ve bu alandaki ihlallerin ciddi mali sonuçlara yol açabileceğini göstermiştir. Aynı zamanda, KBY’nin uluslararası piyasalarda tek başına aktör olabilme iddiasının hukuki zeminini ciddi biçimde sarsmıştır. Bu durum, Kürt yönetiminin dış ticaret ve yatırım ilişkilerini yeniden yapılandırmak zorunda kalmasına neden olmuştur.

Diğer yandan, 2025’in ilk aylarında Bakü, Tiflis, Ceyhan (BTC) hattında yaşanan kalite sorunu da Kerkük petrolünün ne denli stratejik olduğunu yeniden gündeme getirmiştir. Azeri ham petrolünde saptanan organik klorür kontaminasyonu, küresel enerji güvenliğinin ne kadar hassas olduğunu ve alternatif kaynakların sürekliliğinin ne denli hayati hâle geldiğini ortaya koymuştur.

BTC hattındaki bu tür aksamalar, Kerkük petrolünün yeniden devreye alınmasını yalnızca Irak’ın iç sorunu olmaktan çıkarıp, Avrupa ve Akdeniz enerji piyasalarının da ilgi alanına sokmuştur.

Bugün gelinen noktada Kerkük-Ceyhan boru hattı hâlâ çalışmamaktadır. Teknik testler olumlu sonuçlanmış, Türkiye tarafı hattı yüksek kapasiteyle işletmeye hazır olduğunu açıklamış, KBY ihracata yeniden başlama yönünde irade beyan etmiştir. Ancak bütün bu unsurların anlam kazanabilmesi, Bağdat yönetiminin vereceği son karara bağlıdır.

Bu da bize şunu göstermektedir:

Enerji hatları, yalnızca fiziksel borulardan değil; egemenlik, siyasal temsil, hukuki meşruiyet ve bölgesel güç dengeleriyle örülmüş karmaşık ağlardan oluşmaktadır. Kerkük-Ceyhan hattı açıldığında yalnızca petrol değil, aynı zamanda yeniden şekillenecek siyasi ilişkiler, ekonomik ittifaklar ve bölgesel nüfuz stratejileri de yeniden akmaya başlayacaktır.

Diğer Haberler