Türkiye ve PKK arasındaki karanlık 2 MİT yöneticisinin teslim edilmesi meselesi…

Türkiye ve PKK arasındaki karanlık 2 MİT yöneticisinin teslim edilmesi meselesi…

PKK ve Türk arasındaki gizli yürütülen “süreç” adımlarından biri olarak iki MİT yöneticisi Türk devletine teslim edildi. Kamuoyundan gizli ve sessiz sedasız atılan bu adımlar zaman zaman kamuoyuna da sızıyor.

Türk devleti ve PKK arasındaki sürecin adı tam olarak konmamıştı. Mecliste “Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu” olarak belirlenen komisyonda kuruldu.  Böylelikle sürecin adı kısa olarak Milli Birlik olarak netleşti.  Fakat süreç hala açık ve örtülü olmak üzere iki yönlü yürüyor. Bir yandan kamuoyunun gözü önünde daha çok kitleyi yatıştırmak ve yönlendirmek için atılan adımlar var.

Öte yandan da kararma altında atılan adımlar var. Darka Mazi daha önce bu konuda “PKK Metina’da silahları gizlice Türk ordusuna teslim ediyor” başlığı ile yayınladığı bir dosya vardı.  Güney Kürdistan’da PKK bazı silah depoları ve tünelleri Türk devletine teslim ediyor, karşılığında da ordu buradaki gerillaların çıkışına izin veriyor. 2 MİT yöneticisinin PKK tarafından teslim edilmesi de bu karartma altında atılan adımlardan biri.

Sessiz sedasız teslim edildiler

İki MİT’çi meselesi büyük bir sessizlikle yapıldı. Haberlerde geçtiği kadarı ile bu iki MİT yöneticisinden Aydın Güney daha önce 2022 yılında bir kalp krizi geçirerek vefat etmişti. Diğeri ise MİT operasyonu ile teslim edilmişti. Tam 8 yıl önce 4 Ağustos 2014 yılında PKK bu iki MİT Yöneticisini tartışmalı biçimde teslim almıştı. Ve Kaderin cilvesi diyelim kamuoyu yine bir Ağustos günü bu iki MİT’çinin tartışmalı biçimde Türkiye’ye getirildiğini öğrendi.

(Hatta işin ilginci PKK’nin elindeki MİT yöneticilerinin sayısının 4 olduğu yönünde de önemli iddialar var. Tuncay Özkan’da daha önce bunu dile getirmişti. Fakat her ne olduysa PKK elindeki MİT’çilerden sadece ikisinin kimliğini açıkladı ve medyaya çıkardı. Diğer iki kişi kaybedildi)

İşin ilginci iki MİT yöneticisini esir aldığı zaman davul zurna ile duyuran ve yıllarca bu iki MİT yöneticisinin itirafları ile haberler yapan PKK ise konuya ilişkin tek bir kelime etmedi. Devlette aynı biçimde iki yöneticisini getirdiğini kendisi resmi olarak bile açıklamadı. Önce eski bir milletvekili olayı sosyal medyada paylaştı. Daha sonra da AKP’ye yakın yazar Abdulkadir Selvi konuya ilişkin bir yazı yayınladı. Yani ortada kocaman iki MİT yöneticisi ve iki sessiz taraf vardı.

Mesele sıradan değildi?

İki MİT’çi PKK tarafından esir mi alındı ve itirafçı oldu…

İki MİT yöneticisinin PKK’nin eline geçiş hikayesi de oldukça karanlıktır. PKK’nin iddiasına göre iki MİT yöneticisi Dukan yakınlarında yapılan baskında tutuklandı.

İşin ilginç tarafı aynı olayda yakalanan 3. Kişi ise Mustafa Karasu ve Cemil Bayık’ın yakın dostu Yüksekovalı (Gever) Mele Mehdu adındaki şahıstı. Mihemmede Zahir olarak bilinen Geverli tanınmış ailenin çocuğu olan Mele Mehdu PKK e MİT arasındaki narkotik ilişkilerde kullanılan karanlık biriydi. Bu konu ise hiçbir zaman PKK tarafından açıklanmadı.

Hatta PKK baskın görüntülerini de yayınladı. Yakın bir analiz ile iki yöneticinin bu kadar güvenlikle olmayan bir bölge gitmesi zaten akıl dışıdır. Esir alınma görüntüleri de biraz flaş TV tadında bir mizansenin ürünüdür.

Ayrıca işin ilginci de bu kadar eğitilmiş ve MİT gibi önemli kuruluşa girmiş iki yönetici PKK’nin elinde bülbül gibi bir ton bilgi verdi. Sakine Cansız cinayetinden, Avrupa MİT yapılanmasına, MİT’a bağlı gazetecilere, MİT binasındaki işkence odalarına kadar onlarca bilgi verdi. Hatta bu MİT’çinin verdiği bilgileri kullanan PKK 17 Temmuz 2019 yılında Erbil’deki Hokkabaz Restoranta bir MİT görevlisini vurdu. Ve her iki kişi kameralar karşısında ısrarla şunu söyledi: “Bize işkence yapılmıyor”. Peki neden itirafçı oldular?

Gülen Cemaati üyesi miydiler?

Fethullah Gülen’e yakın bazı kaynaklar bu iki MİT görevlisinin Gülen Cemaati üyesi olduğunu belirtiliyorlar. Kaynaklara göre 2016 yılında Türkiye’de yapılan 15 Temmuz Darbesi diye adlandırılan olaylar sonrası Türkiye’de bir Fetöcü avı başladı. Yani Fethullah Gülen’e yakın isimler tek tek elendi, tutuklandı veya kaçmak zorunda kaldı. İstihbarat teşkilatı da bundan payını aldı. Örneğin MİT’te üst düzey yönetici olan Ayhan Oran kayboldu.

PKK’nin esir aldığını iddia ettiği iki MİT’çinin de Gülen cemaati ile ilişkili olma ihmali çok yüksek. Ve işin gerçeği PKK 2013 yılında çözüm süreci tartışmaları yaşanırken Gülen Cemaati ile çok önemli ilişkiler geliştirmişti. Birçok kaynağa göre Cemil Bayık Süleymaniye yakınlarında direk Gülen’in temsilcisi ile görüştü.  Erdoğan hükümetini yıkmak konusunda ileri bir anlaşma yapıldı. Örneğin Kuzey Kürdistan’ı felakete boğan Hendekler iki tarafın ortak çalıştığı bir husustu. Hatta Duran Kalkan’ın o dönem Gülencilerin güçlü olduğu orduya seslenerek “siz olaya karışmayın, asker öldürmeyiz” dediği de unutulmadı. Gülenciler PKK’ye Amerika’da lobi yapma imkanı sağladı. Vb  vb pek çok konuda ortaktılar.

Erhan Pekçetin ve Aydın Günel adlı iki MİT yöneticisinin de bu ortaklık çerçevesinde PKK’ye kendi istekleri ile gittiğini söylemek yanlış değildir. Yoksa iki MİT yöneticisinin PKK yanında basit birer itirafçı gibi olmasının başka izahı yoktur.

Rojava’dan mı teslim edildiler?

Türk devleti hiçbir zaman medyasında esir MİT’çilerin gündem yapmadı ve resmi ağızdan da sahiplenmedi. Şimdi iki kişiye dönük açıklama da hiçbir ayrıntı verilmiyor. Oysa PKK kaynakları bu iki MİT’çinin Rojava’da Türk devletine teslim edildiğini belirtiliyorlar. Daha önce de birçok kaynak iki MİT üyesinin Türk devleti tarafından arandığı ve öldürülmek istendiği için Rojava’ya götürüldüğünü belirtiyordu. Eldeki bilgilere göre iki MİT üyesi 2020 yılında güvenliklerinin sağlanması için Rojava’ya götürüldüler.  Ve yine PKK içindeki kaynaklara göre Aydın Günel kalp krizi ile ölmedi. Hatta işin ilginci Aydın Günel itiraflarında en çok konuşan ve en çok Hakan Fidan’ı hedef alan, MİT’i en çok zora sokacak açıklamaları yapan kişiydi. Günel’in ölümü birde bu açıdan sorunlu görünüyor. Erhan Pekçetin’in ise devlete bu kadar zarar verdikten sonra Türkiye’ye gitmek istemeyeceği nettir. “Zorla mı gönderildi, iki tarafın anlaşmasını kurbanı mı oldu” o  da belli değildir.

Elbette her iki tarafta ayrıntıları gizlediği için bilgiler az. Fakat Rojava’dan teslim edildikleri yönünde bilgiler aslında PKK ve MİT ilişkisinin haritasını anlamak açısından önemli.

İki MİT’çi olayından çıkara bileceğimiz sonuç şudur: PKK ve Türk devleti arasında karışık bir ilişki vardır ve kimin eli kimin cebinde belli değildir. Bu geçmişte de böyleydi, şimdi de böyledir. Şu anda da iki güç arasında günlük bir koordinasyon devam ediyor.  Hatta bu günlük pratik koordinasyon Rojava’da vardır.

Tabi bir de şöyle kişisel bir sonuç çıkara biliriz. İki taraf arasına giren herkes eninde sonunda kurban olacaktır.

Diğer Haberler