Öcalan ve PKK Kürdistan Bölgesi’ne karşı tutumunu değişti mi, yoksa takiye mi yapıyorlar?

Öcalan ve PKK Kürdistan Bölgesi’ne karşı tutumunu değişti mi, yoksa takiye mi yapıyorlar?

27 Şubat 2025 tarihinde Abdullah Öcalan’ın PKK’yi feshetmesi ve silahlı mücadeleyi bitirmesi ile başlayan süreç TSK ve PKK arasındaki çatışmaları durdurdu.

Kürdistan Bölgesi halkı özellikle de Behdinan bölgesi halkı bu çatışmada mağdur oldu. Çünkü 1984 yılından bu yana PKK ve TSK arasındaki çatışmaların ana merkezi oldu. 1992’den sonra PKK savaşı koordineli biçimde Behdinan hattına kaydırdı. Bu durum 1999 yılına değin devam etti.

 1999 yılında Öcalan İmralı’da savaşı durdu. Güney Kürdistan çatışmalar bitti rahat ettik diye düşündü. Fakat gerillalar bir strateji temelinde Güney Kürdistan’a toplandı veya toplatıldı. Her şey normal gibi görünüp gerillalar çözümü bekliyor diye düşünülürken PKK, “ Medya Savunma Alanları” diye suni ve kavram üretti ve aslında Güney’in belkemiği olan Behdinan başta olmak üzere en stratejik yerlerinde bir hak iddia etti.

 Bir nevi bu alanlar işgal edildi. Halkın girişi engellendi. Kürdistan Bölgesi’nin bu alanlarda idari, siyasi ve askeri varlığına set çekildi. Bir nevi Kürdistan Bölgesel yönetimi iktidar sahası küçültüldü. Kürt kamuoyu yine de -Sonuçta PKK’de Kürt, buralar yine Kürtlerin elinde- gibi bir yanılgıya mahkum edildi. Fakat daha sonra 2019 yılı ile beraber bu alanlar adım adım Türk devletine bırakıldı.

Şimdi sınır üstündeki 370 km uzunluğundaki alan 50’ye kadar ağırlıklı Türk devleti olmak üzere PKK ve Türk devletinin elinde. Güney halkı PKK’nin kendisini feshettiği ve çatışmaların bittiği inancı ile artık topraklarına geri dönmeyi bekliyor. Kürdistan Bölgesi hükümeti de bazı alanlara şimdiden hizmet projeleri yapıyor. İnsanlar 2000’li yıllardan sonra ilk kez Şeladize ilçesine bağlı Rekan ve Nirveh alanlarına gidip gele biliyor. Fakat örneğin Amediye Kaymakamının resmi verilerine göre 160 köy hala gidilemez durumda. Ve öyle görülüyor ki Kürdistan Bölgesi Hükümeti bu alanlarda net otorite kurana değin de bu gidişler sadece piknik ve selfi çekmek dışında gidemeyecek.

Peki Türk devleti ve PKK işgal ettikleri Kürdistan Bölgesi topraklarından çıkacak mı?

Hem TSK hem PKK kendini alana derinliğine yayıyor

Çatışmaların bitti 27 Şubat 2025 ve PKK’nin kendini feshettiği 7 Mayıs tarihinden bu yana ne Türk devleti ne de PKK Kürdistan Bölgesi halkının işgal ettikleri topraklarından geri çekilmiş değil. Hatta tam tersine Türk devleti tuttuğu zirvelerde ki kalıcı üslerini güçlendiriyor. PKK’de tünellerini yeniliyor ve hatta alanlarını genişletip yeni kontrol noktaları kuruyor.

PKK’nin özellikle Gare’de kendini kalıcı biçimde tutmak için yöntemler aradığı ve bu alanı terk etmemek için direneceği de PKK kaynakları tarafından teyit ediliyor.

İşin gerçeği Türk devletinin de PKK’nin bu alanlardan tümden çıkmasını istediği hususu da tartışmalı bir durum. Şu gerçek kabul edilmelidir. PKK’nin Güney’e yerleşmesi bir tesadüf veya zorunluk değil Türk devletinin stratejik planı ile gerçekleşmiştir.

PKK feshedildi, Erbil planı feshedildi mi?

Her iki tarafında da Güney Kürdistan topraklarından çekilmesi için Öcalan ve Türk devleti arasında 1999 yılında yapılan ve adına Erbil planı denen Kürdistan Bölgesi’nde Türk iktidarını sağlamayı amaçlayan anlaşma ve planın feshedilmesi gerekiyor. Yani PKK’nin feshi değil PKK ve Türk devletinin Erbil Planı’nı feshetmesi bu insanların topraklarına dönmesinin ana yoludur.

PKK ve Türk devletinin Erbil’i ortak işgal planı bir efsane veya bir söylem değildir. Reel ve hakiki bir gerçektir. Abdullah Öcalan’ın İmralı’da Türk subayı Hasan Atilla Uğur ile yaptığı konuşmalarında videolu olarak belgelenmiştir. Öcalan Türk devletine “Bizle gizli destek verin beraber Erbil’i alalım” demişti. Ve 1999 sonrası bu anlaşma adım adım harekete geçirilmek istendi.

Şimdilik bu planın feshedildiğine dönük hiçbir işaret yok.

Öcalan hala kendini Barzani karşıtlığı üzerinden pazarlıyor, Erbil planı revize ediliyor

Hatta tam tersine Abdullah Öcalan’ın PKK’nin Fesih Kongresine sunduğu manifesto ve 30 Mayıs tarihli görüşme notları bize hiç böyle bir izlenim vermiyor. Öcalan’ın 30 Mayıs tarihli görüşme notunda KDP’ye ve Yüz yıllık Barzani hareketine karşı söyledikleri dikkat çekicidir. Öcalan’ın o yorumları eleştiri değildir, düşmanlıktır. “Elime silah alıp Barzani’ye karşı savaşırım, nefreti boğazıma kadar geldi” gibi belirlemelerinin altını çizip defalarca okumak gerekir.

Öcalan’da son görüşme notlarında “Medya Savunma alanlarından çekilmeyeceğiz” dedi. Hatta biz çekilirsek “Barzani bizim çekildiğimiz köyleri imha eder” diyerek kendi niyetini açık eden sözler sarf etti. Ve “Oralardan asla çıkmayacağız” dedi.

Öcalan’ın bu söylemleri ne demektir: “Barzani siyasi hareketini bitirmek için beni kullana bilirsiniz, Güney’e karşı beni kullanabilirsiniz” demektir.

Ve şu anki PKK hareketlerine de yakından bakınca görülüyor ki, PKK’nin Güney’den çekilme gibi bir stratejisi yoktur. Tam tersine değişik değişik biçimlerde Güney’in dağlarına ve şehirlerine inme hazırlığı yapmaktadır.

Aslında diye biliriz ki PKK şu anda geçmişteki Erbil planını revize ederek yeniden uygulamaya çalışıyor.

Rawest Araştırma Merkezi Direktörü Roj Girasun, son olarak Rudaw Televizyonuna yaptığı bir açıklamada “Öcalan’ın Kürdistan Bölgesi’ne karşı tutumunun değiştiği” yorumunu yaptı.  Bu tespitin gerçekte karşılığı yoktur. Bir kere ne Öcalan ne de PKK Kürdistan Bölgesinin son süreçteki tutumu ve desteğinden dolayı ne teşekkür etmiş ne de kamuoyu önünde olumlu bir şey söylemiştir. Öcalan’ın bırakın tutumunun değiştirmesi “Türkiye devleti ile savaşı bırakıp Barzaniler ile savaşacağım” demiştir. Öcalan’ın bu söylemini yok mu sayacağız? Elbette ki hayır.

Diyebiliriz ki; PKK ve TSK arasındaki savaş bitmiştir, fakat KDP’ye karşı savaş bitmemiştir.

Sahadaki somut durum bize şunu gösteriyor, çatışmasızlık ortamında rahat nefes alan PKK güçleri Güney Kürdistan’da mevzilerini güçlendirip, Güney’in içlerine doğru kayıp silaha dayalı varlığını kültürel ve sosyal kisveler altında devam ettirmek istiyor.  Biçimde alanların kontrolünü sağlayıp, halka açılıp Kürdistan Bölgesi yönetimine baskı Biçimde alanların taviz koparma siyaseti güdüyorlar.

PKK, takiye siyaseti yapıyor

Takiye, PKK siyasetinde önemli bir kavramdır. Takiye, İslam dininde bir Müslümanın zor bir durumdan kurtulmak için İslam’ı inkâr ederek Müslüman değilmiş gibi davranmasıdır.  Nahl süresinde geçer ve Müslümanlara bunun için izin verir. Takiye kavramı artık din ve Müslümanlıktan çıkmıştır ve kendini ve amacını gizleyip alttan altta başka işler çevirmek anlamında kullanılıyor. PKK’de aslında şu anda Kürtlere karşı özellikle de Kürdistan Bölgesine karşı takiye yapıyor. Yani amaç farklıdır, söylem farklıdır.

Öcalan ve PKK şu anda kritik anda oldukları için -her zaman olduğu gibi- Barzanilerin desteğine ihtiyaç duyuyorlar ve bu nedenle de takiye yapıyorlar.  Öcalan kamuoyuna Başkan Barzani ile görüşmek istediğini söylüyor, öte yandan devlet görevlilerine “Ben onun devlet kurmasına engel olacağım, ona karşı savaşacağım” diyor. Öte yandan Neçirvan Barzani’ye tıkanan süreç için misyon yüklüyor. Diğer yandan da “Bize hükümette yer vermeleri gerek” diye pay istiyor. İşte bu takiyedir. Ulusal birlik, beraberlik söylemi altında Güney’in kazanımlarına çökmek ve hatta çöktürmektir.

Bu takiye siyasetinin çökertilmesi gerekir. PKK’nin takiyesi çökerse Türk devletinin de takiyesi çökecektir.

PKK’nin şu dört konuda adım atması bir zorunluluktur.

  • Öcalan çıkıp Erbil planını feshettiğini açıklamalıdır
  • PKK Medya Savunma Alanlarını feshettiğini açıklamalıdır.
  • PKK, başta Gare olmak üzere Kürdistan bölgesi hükümetine yakın tüm mevzilerini Peşmerge güçlerine teslim etmelidir. Alanların asayişini Peşmerge sağlamalıdır.
  • PKK’nin Kuzeyli savaşçıları PKK ve Türk devleti arasında uzlaşma sağlanana değin Peşmerge denetiminde pasif mevzilenmede kalmayı kabul etmelidir.

Eğer PKK bu dört maddeyi yerine getirirse biz o zaman yanlış öngördüğümüzü söyleyeceğiz ve PKK takiye yapıyor demeyeceğiz. Yok eğer yerine getirmiyorsa PKK takiye yapıyor demektir.

Diğer Haberler