Tarih ve Öfke: Kürt Milletinin Direniş Hafızası

Sason isyanında Aliye Unus’u, o dağların karı gibi beyaz, yüreği kadar asi dünyalar güzeli Rindexan’ı düşündükçe; Koçgiri direnişinde Alişer’i, Zarife’sini ve aşiretlerindeki yiğit gençleri hatırladıkça; Ağrı isyanında Kör Hüseyin Paşa’nın direnişini, Dersimli Nuri’yi, Memduh’u, Selim’i anımsadıkça; Şeyh Sait isyanında Şeyh Sait’i, Dr. Fuat’ı, Cıbranlı Halid’i, Kemal Feyzi’yi ve Yusuf Ziya’yı düşündükçe; Dersim’de ise Dersimli Rıza’yı ve Nuri Dersimî’yi hatırladıkça, tarih boyunca Kürt milletine uygulanan sistematik katliam ve şiddetin ağırlığı daha da belirginleşiyor.
Bu isyanlar, salt birer ayaklanma olarak görülmemelidir; Kürt milletinin kendi varlığını savunma mücadelesinin ve ulusal onurunu koruma iradesinin somut örnekleridir. Karşısında devletin uyguladığı sistematik şiddet, yalnızca askeri bir operasyon değil, bir halkın kimliğine, kültürüne ve geleceğine yönelik planlı ve kanlı politikaların parçasıydı. Atatürk’ün “fedaisi” diye yüceltilen Topal Osman, Dersim semalarına ilk bombaları atan Sabiha Gökçen ve benzerleri, tarih boyunca Kürt milletinin başına gelen dehşetin simgeleri olarak kaydedildi. Bu simgeler, yalnızca birer asker veya pilot değil, bir halkın tarihten silinmesini hedefleyen politikaların somut tezahürüdür.
Günümüzde ise bazı sözde “Kürt aydınları” ve “Kürt devrimcileri”, Kemalist rejimi övgüye değer bir sistemmiş gibi sunmakta ve halkının tarihine yabancı bir tutum sergilemektedir. Halkın oylarıyla temsil edilme yetkisine sahip olduklarını iddia eden bu kişiler, aslında hafızayı ve onuru inkâr etmektedir. Bu durum gözlemlendiğinde, öfke, hırs ve adalet arzusu her geçen gün daha da güçlenmektedir.
Bugün, 10 Kasım. Mustafa Kemal’in ölüm yıldönümü. İlginç bir şekilde, Kürt milleti, kendi katilini anmaktadır. Tarihsel bir ironi olarak, bir halk, kendi üzerine uygulanan imha politikalarının simgesini hatırlamak zorunda bırakılmaktadır. Bu anma, öfke ve yas göstergesinden öte, ulusal kimliğin, tarihsel bilincin ve direnişin gerekliliğini göstermektedir.
Tarih açıkça göstermektedir: Sason’dan Koçgiri’ye, Ağrı’dan Şeyh Sait’e, Dersim’e uzanan direnişler, Kürt milletinin sistematik şiddete karşı verdiği onurlu savunmanın ve özgürlük mücadelesinin kanıtıdır. Bu bilinç, halkın hafızasında hâlâ canlıdır ve hiçbir tarihsel çarpıtma, sahte “aydınlar” ve iktidarlar bu hafızayı silemez. Kendi halkını ve tarihini inkâr edenler, tarih önünde hak ettikleri yeri alacaktır.
Kürt milletinin geçmişi hatırlaması, öfkesini canlı tutması ve adaleti talep etmesi bir tercih değil; varoluşun, özgürlüğün ve geleceğin kaçınılmaz zorunluluğudur. Tarih, ihaneti, zalimliği ve katliamları unutmamakta; biz de unutturmayacağız. Bugün hatırlamak, yarın direnmek, her zaman hesap sormak anlamına gelmektedir.
Mustafa Kemal Atatürk, yirminci yüzyılın en acımasız katillerinden biridir. Zulmü, Koçgiri’den Dersim’e, Zilan’dan Ağrı’ya ve Yirmibeş Serhildanı’na kadar uzanmış; binlerce masum insan katledilmiş, köyler yakılmış, kültür ve kimlik yok sayılmıştır. Bu sistematik şiddet, Kürt milletine yönelik açık bir soykırım politikasıdır ve tarih bu vahşeti asla unutmayacaktır.
Atatürk’ün otoriter ve merkeziyetçi devlet anlayışı, sınırları aşmış, Adolf Hitler gibi faşist liderlerin akıl ve eylem biçimlerini etkilemiştir. Hitler, Atatürk’ü Mussolini ile kıyaslayarak “Benim birinci akıllı hocam Mustafa Kemal’dir, ikinci Mussolini’dir” demiştir. Falih Rıfkı Atay’ın Çankaya adlı kitabı ve bazı kaynaklar bu etkilenmeyi doğrular niteliktedir. Avrupa’daki totaliter rejimlerin zihniyet inşasında, Kürt milletine yönelik katliam ve baskının bir örnek teşkil ettiği açıktır.
Kürt milleti, Koçgiri’den Dersim’e, Zilan’dan Ağrı’ya kadar yaşanan acıları unutmayacak; zulmün ve soykırımın hesabını tarihe ve gelecek nesillere bırakacaktır. Tarih, sadece olaylar zinciri değil; adalet, hatırlama ve hesap sorma sorumluluğudur. Atatürk’ün uygulamaları, Hitler’in etkilenmesi ve Avrupa’daki totaliter örnekler; tüm bunlar, Kürt milletinin hafızasında silinmez bir yara bırakmıştır. Bu yara, mücadele azmi ve adalet arayışıyla kuşaktan kuşağa taşınacaktır.
Kürt milleti, yaşanan acıları asla unutmayacak ve unutturmayacaktır. Zulmü hatırlamak, hak arayışının ve ulusal bilincin en temel görevidir. Koçgiri’den Dersim’e, Zilan’dan Ağrı’ya kadar yaşananlar, hafızalarda canlı tutulacak, adalet arayışı gelecek kuşaklara miras bırakılacaktır.




